Çernobil Nükleer Felaketi: Ayrılmayı Reddeden Köylüler

(Ivan Ivanovich ve karısı Marya, Çernobil yasaklı bölgesinde Opachychi adındaki terk edilmiş bir köyde yaşıyorlar. Fotoğraf: Sean Gallup/Getty Images)

26 Nisan 1986’da yaşanan Sovyet nükleer reaktör patlamasından sonra oradan uzaklaşmaları gerekiyordu. Ancak yüzlerce köylü, sessizce besi hayvanları ve ekinlerine geri döndü. Hala oradalar, fakat alışılmadık yaşam şekilleri kayboluyor.

Ivan Ivanovich, mutlu olsa da olmasa da tebessüm eden bir yüze sahiptir. Vücudu hafif kambur, yanakları kırmızı, elleri buz gibi ve kaba sabadır. Paltosu bedeninin en az 2 katı daha bol ve botları ağır görünüyor. Tebessümüne rağmen 82 yaşındaki bu adam öfkeli…

“Yaban domuzu, eve çabuk, seni *****!” diye bağırır, elindeki uzun sopayla vahşi doğada bulduktan sonra evcilleştirdiği yaban domuzuna vurarak. Hayvan, yiyecek bir şeyler bulmanın telaşıyla onu peşine takarak bahçeden hızla kaçar. Inovanich oldukça yaşlı olabilir ancak hala zehire sopa sallayabiliyor ve bütün yaşamını sürdürdüğü yer göz önüne alındığında –gizemli bir şekilde- turp gibi görünüyor.

Inovanich ve karısı Marya,  Çernobil’in yasak bölgesi, Opachychi adında terk edilmiş bir köyün bir köşesinde yaşıyorlar. Ziyaretçiler ilki pasaport kontrolünün yapıldığı, diğeri ise yalnızca silahlı adamın izni ile açılan kilitli bir kapı olan iki ayrı kontrol noktalarından geçmek zorundalar.

Inovanich mısır ve patates yetiştiriyor ve kışın başlarında günlerini açık kestaneleri parçalayarak, mısırları hasat ederek ve keresteleri keserek geçiriyor. Ivanovich’in şu sıralar yüzleştiği en büyük zorluk oğlunun ona getirdiği televizyonla ne yapacağı, çünkü evinde elektrik yok.

Ivanovich, bu izole ve her daim tehlikeli, sınırlandırılmış bölgede kıt kanaat geçinmek için zamana ve bilime karşı koyan 200 samosely*den oluşan bir topluluğun, ya da bir diğer deyişle kaçak yerleşimcilerin bir parçasıdır. 26 Nisan 1986’da gerçekleşen nükleer erimeyi takiben Çernobil nükleer güç santralinin civar bölgeleri boşaltıldığı zaman -çoğu köylülerden oluşan- yüzlerce insan, besi hayvanları ve ekinleri için endişelenerek takip eden aylar ve yıllar içinde sessizce çiftliklerine geri döndü. O zamandan beri doğal dünyanın kontrolü yavaş yavaş ele aldığı bu yerde, Ukrayna toplumundan uzak bir şekilde yaşadılar.

Çoğu dul kadınlardan oluşan “geri dönenler” yasak bölgenin içine arabayla 15 dakikalık bir mesafede, yerli ucuz bira, tek kullanımlık tıraş bıçakları ve kurutulmuş domuz eti ve balık satan bir büfe ve bir marketin çevresine yerleşmişlerdir. Dışarıda arkadaş canlısı bir köpek sürüsü, bir çikolata parçası atılmasını umarak bekleşiyor. Kendi başına yaşayan bir yerleşimci 2 haftada bir Çernobil şehir merkezinden emekli maaşını çekebiliyor.

Lahit Taşı

Aralık ayında şimdiye dek karada inşa edilen en büyük hareket ettirilebilir yapı olan muazzam büyüklükte bir lahit taşı, bölgeyi biraz daha güvenli hale getirmek adına uğursuz 4 numaralı reaktörü kapatacak yere sürüklendi.Kaçak yerleşimciler kadar 3000’den fazla güvenlik müfettişi ve görevlisi de tesisin güvenliğini gözlemek için bölgede yaşıyor. İzin günlerinde isterlerse(!) yasak bölgede kalabilecek olmalarına karşın onlar sırasıyla 15 gün içeride, 15 gün dışarıda çalışmayı tercih ediyorlar. Günde 2 saat açık olan bir jimnastik salonu ve bir bar var. İkincisi ilkine göre çok daha popüler. Tüm yiyecek her yıl bölgeyi ziyaret eden 10000’den fazla turist için getirilenler de dahil olmak üzere bölge dışından getiriliyor.

(Felaketten 10 yıl sonra, 1996’da Çernobil Nükleer Santrali’nin ilk bloğundaki radyasyon seviyesini kontrol eden bir çalışan.)

2. Dünya Savaşı’nın sonunda gerçekleşen Hiroşima nükleer bombardımanında yayılanın 400 katı radyasyonu atmosfere salan bu nükleer felaket, tarihte türünün en korkunç örneğiydi. İşçiler, 1986 patlamasının ardından içten başlayıp dışa doğru eriyen reaktörü saatler ve günler içinde kapatmakla görevlendirilmişti. Felaket Ukrayna, Belarus ve Batı Rusya’daki 4 milyondan fazla insan için sonuçlara mal olmaya devam ediyor.

Arabayla 4 numaralı reaktöre doğru yaklaştıkça ağaçlar örnek şehir Pripyat’ın kalıntılarını ortaya çıkarmak için ayrılıyor. Burası yalnızca yerliler için değil Sovyetler Birliği’nin nükleer güç tesisinde çalışmak için görevlendirilmiş en parlak beyinlerine ve onların ailelerine ev sahipliği yapmak için 1970 yılında inşa edilmişti.

St Petersburg eyaletindeki bir devlet üniversitesindeki en iyi mimarlar tarafından tasarlanan Pripyat’ın komünizmin ne olabileceği ve çalışma ve sosyal yaşantının mükemmel şekilde dengeli olduğu ütopik bir görüntü sergilemeliydi. Şehrin kısa ömrü boyunca hiç kimse hiç bir şeyden yoksun olmadığından dolayı yalnızca bir suç kayıtlara geçti.

Yetkililer bölgenin tahliyesi için talimat verdikten sonra, büyük patlamadan 36 saat sonra, 50000 kişi –neredeyse Waterford şehrinin popülasyonu kadar- otobüslerle Pripyat’tan dışarı taşındılar. 3 gün sonra evlerine dönmeyi umuyorlardı. Şimdi sanki 31 yıl önce bir bahar gününde, sakinleri Uluslararası İşçi Günü’ne hazırlanmışken biçimlenmiş Sovyet hayatının son bozulmamış parçası olabilirmiş gibi görünüyor ve hissettiriyor.

Samosely’ler için kırsal doğa yaşantısına karşılık gündelik hayat kolay değil. Felaket sırasında 50’li yaşlarına varmış olanlar, hükümetin onları yerleştirdiği şehirlere alışmakta başarısız oldular. “Maruz kalmış” bir insan olmanın toplumsal damgası ve dışlanmak onların sessiz köy evlerine olan özlemlerini arttırdı.

O zamanlardan beri süregelen bir problem de şu ki bölgenin içerisinde hiç okul olmadığı için çocukları eğitim almak üzere oradan ayrılmaya zorlandı ve bazıları köyüne geri döndü.

Sokağa Çıkma Yasağı

Bölge içerisinde saat 22.00’de sokağa çıkma yasağı başlıyor. Su, topraktan kirlilik bulaşmasını önlemek için kalın alüminyum ile kaplı geniş borularla dağıtılıyor. Ormanlık alanlarda da tehlikeler mevcut. Ivan Ivanovich’e göre başlıca kaygıları, özellikle etrafta tehlikeye dikkat çekebilecek kimseler yokken farkına varmadan yayılan ve sessizce evleri saran yangınlar. “Eylül ayında çıkan bir yangın kilometrelerce ağaç ve çalılıkla kaplı alanı yok etti,” diyor.

“2 yıl önce birkaç kurt köydeki dört köpeğimizi öldürdü. Birkaç hafta önce ormanlık alanda uluduklarını duydum,” diyor sağ omzunun üzerinden işaret ederek. “Geceydi ve korkutucuydu. Son zamanlarda şurada kemikler buldum.”

Rehberimize göre kar, topraktaki radyasyonu tutmaya yardımcı olduğundan, bölgeyi ziyaret için en güvenli zaman kış mevsimidir, fakat dokunması en tehlikeli şeylerden biri, kazanın ardından birkaç on yıl geçtikçe kendi hallerine bırakılan ve her yerde bulunan yosunlardır ki şimdilerde binaları, trafik levhalarını ve terk edilmiş arabaları sarmış durumdalar. “Asfalt yollarda iyiyiz ancak oradan dışarı adım attığınız an kendinizi riske atarsınız,” diyor Marya. “Doğa acımasızdır.” Rehberler yılda en az 4 kez radyasyon zehirlenmesi kontrolünden geçiyorlar.

Uzakta stadyum benzeri lahitlerin göründüğü, “Kızıl Orman(Red Forest)” denilen yol bölümünün yanından araçla geçerken, birisinin Geiger sayacı ötmeye başlıyor. Ve diğeri, ardından bir diğeri. 10 saniye içerisinde otobüs bu seslerle doluyor. Sayaçlar sonunda susuyor, fakat neredeyse 3000 yıl kadar tehlikeli kalacağı tahmin edilen tüm bu bölge ile ilgili, endişeli bir tebessümün yayılması konusunda yapacak bir şeyimiz yok.

Felaketten en kötü şekilde etkilenenlerin derileri yanmaya başladı ve kemiklerindeki akyuvar sayıları –enfeksiyon risklerini arttırarak- hızla düştü. İlk büyük patlamadan etkilenmeyenler 1 ay kadar belirti göstermeyen bir dönem yaşadılar. Birçoğu kurtulduğunu zannetti. Kısa bir süre içinde tam tersi olduğunun farkına vardılar.

Oğlu yakınlardaki bir şehirde yaşasa da 82 yaşındaki Ivanovich, yaşadığı yerde her an gece gündüz bakıma muhtaç kalabileceğini söylüyor, yaşadığı yerde acil bir durumda onu dışarıya çıkarmanın lojistiği zorluklarla dolu olacaktır.

Çernobil’in insanları için facianın en tedirgin edici yansıması muhtemelen çocuklarının ve torunlarının başka yerlerde olmasıdır. Kazadan önce Opachychi 600’den fazla insanın yanı sıra kedilerin, köpeklerin, tavuk ve ördeklerin eviydi. Yaşlı yerleşimciler yıllar içinde hayatını kaybettiğinden beri türü azalan canlıları türeten kimse olmamış.

Şimdilerde orada ancak 10 yıl öncekinin yarısı kadar yerleşimci var. Dünyanın en sıradışı bölgelerinden birindeki yaşam şekli yakında kaybolabilir.

Domuzunun ardında koşmaktan nefes nefese kalmış olan, ışıl ışıl mavi gözlü Ivanovich, ellerini sopasının üzerine koydu. Yaban domuzu nihayet geri döndüğünde de “Onu yemeliyim,” dedi onun yemeğini yiyişini izleyerek. “Yaşlıyım artık ben. Onunla yapacak bir şeyim kalmadı.”

* Samosely, Belarus ve Ukrayna’daki Çernobil Nükleer Güç Santrali’nin yanında, en ağır şekilde kontamine olmuş bölgelerin etrafındaki 30 kilometrelik Yabancılaşma Bölgesi’nde yaşayan kaçak yerleşimcilere verilen  addır.

Kaynak : irishtimes.com

1.072 Kez Okundu

Hacer Demir

27 Nisan 1993’te Bursa’da doğdu. Uludağ Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü ve Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Marka İletişimi bölümü mezunu. UÜ Endüstri Mühendisliği Bölümü'nde yüksek lisans yapıyor. İlgi duyduğu alanlarda eğitim ve programlara katılmayı, yeni şeyler öğrenmeyi ve kendini geliştirmeyi seviyor. Yenilikçi haberleri takip etmeyi ve çeviri yapmayı sevdiği için 2017 yılından bu yana İnovatif Kimya Dergisi ekibinde yer alıyor.

You may also like...

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com
Kopyalamak Yasaktır!