DNA’dan Güneş Kremi Yapmak Mümkün Olabilir mi?

DNAdan Güneş Kremi Yapmak Mümkün Olabilir mi

DNA güneş kremlerinin geleceği olabilir mi ?

Sadece zararlı ultraviyole (UV) ışınlarını durdurmakla kalmayan DNA temelli güneş kremleri, bununla birlikte daha uzun süre UV ışınlarına maruz kaldıkça daha koruyucu hale geliyor. Bu, Science Reports dergisinde yakın zamanda yayımlanan çalışmanın arkasındaki şaşırtıcı bir öncüldür.

Her zaman var olan koruyucu kıyafetler ve şapkalar ile birlikte güneş kremleri, güneşten korunmanın tek yolu olmadığı halde, gerçek şu ki pek çoğumuz bunu atlıyoruz. 2015 yılında American Academy of Dermatology dergisinde yayımlanan bir çalışmada, dışarıda 1 saatten fazla kaldıkları zaman, erkeklerin sadece %14,3’ünün, kadınların ise %29,9’unun rutin olarak güneş kremi kullandığı belirtilmiş. New York’ta bulunan Binghamton Üniversitesi’nde biyomedikal araştırmacısı ve çalışmanın yazarı Guy German, ‘’Ultraviyole ışınları kanserojen olmasaydı, bu bir problem olmayabilirdi.’’ diyor. ‘’ Biliyoruz ki, UV ışınları bronzlaşmanızı sağlayabilir fakat, aynı zamanda kansere de sebep olabilir.’’

Deri hastalıkları üzerine çalışan dermaepidemiyolojistler, güneş ışınlarının hücrelerimizdeki DNA’ya zarar verdiği için kansere sebep olduğu üzerine şüphe duyarken, German ve ekip arkadaşları DNA’ya tamamen farklı bir yönden bakıyorlar. Araştırma ekibi, temelde ince bir tabaka halinde olan DNA filmini güneşte yürürken aldığımız ultraviyole ışınlarına benzer ışığa maruz bıraktıklarında ne olabileceğini merak ettiler.

Bugüne kadar bir yapıştırıcıyı alıp onu bir yüzeye yayıp ardından bir film ya da tabaka oluşturmak için onu kurumaya bırakırsanız, araştırmacılarınız yapmış olduğu malzemelerin temellerini anlarsınız. Araştırmacılar, sıvı bir DNA çözeltisini aldılar, bir cam parçası üzerine sürdüler ve bir film oluşturmak için kurumaya bıraktılar. Kullanılan DNA örneği somon balığı sperminden gelmektedir. German, ‘’ Kullanılan sperm, bizim özellikle seçtiğimiz bir somon spermi değildi. Sadece, kolaylıkla elde edilebilen DNA kaynaklarından biriydi.’’ diyerek açıkladı.

German, çalışmanın başyazarı olan Alexandria Gasperini ile birlikte eğer mümkünse oluşturdukları filmin ne kadar radyasyonu geçirebileceğini görebilmek için onu UVA ve UVB ışınlarına maruz bıraktılar. UVA ışınları, güneşin radyasyon ışığının %95’ini oluşturmaktadır; bu ışın cildin derinliklerine nüfuz edebilir, erken yaşlanmanın suçlusu olarak düşünülür ve cilt kanseri oluşumunda önemli rol oynadığına giderek artan bir şekilde inanılmaktadır. Bronzlaşmayı sağlayan radyasyon UVB de ayrıca cilt kanserinde rol oynamaktadır.

German, ‘’ Bu, UV ışınlarının DNA filmi ile nasıl etkileşime girdiğini görmek için temel bir çalışmaydı.’’ Ayrıca, daha sonra UV ışınının DNA filmlerini aslında nasıl değiştirebildiğini biliyorsunuz.’’ diyor.

Araştırma ekibi bu etkileri ölçebilmek için, film üzerine gönderdikleri ışının miktarını ve dalga boyunu kontrol edebilmelerini sağlayan spektrofotometre adı verilen bir cihaz kullandılar. Cihazın diğer tarafında bulunan reseptör, ışığın ne kadarının geçtiğini ölçtü. DNA filmi, UVB ışığının %90’ının ve UVA ışığının %20’sinin geçmesine izin vermedi. Belki de daha da şaşırtıcı olarak, DNA filmi giderek daha güçlü bir hale geliyordu; yani, UV ışığına daha uzun süre maruz kaldığında daha az ışığın geçişine olanak sağlıyor gibi görünüyordu. Fakat bunula birlikte, German ve ekibi, DNA filminin bunu ışığı absorbe ederek mi yoksa yansıtarak mı gerçekleştirdiğinden emin değiller.

German, DNA filminin bunu nasıl sağladığını açıklayabilmek için, ‘’ İki olası mekanizma keşfettik.’’ diyor. ‘’ Bunlardan bir tanesi, DNA filmlerinin UV ışınlarını absorblama yeteneği hyperchromicity, fakat bununla birlikte elde edilen sonuçlar, moleküllerin kendilerinin çapraz bağlanma yoğunluklarını da gösteriyor.

Mikroskop altında incelendiğinde, daha fazla ışığa maruz kaldıkları için filmlerin kristal yapılarının daha yoğun hale geldiği ya da daha fazla çapraz bağlar geliştirdiği görülüyor. Elde edilen sonuçlara göre, eğer film daha fazla çapraz bağlara sahipse, muhtemel olarak daha fazla UV ışığını absorblayacak ya da saçacaktır.

Tüm bunlara ek olarak, araştırma ekibi, DNA filmini, seçici ameliyatlardan temin edilen insan derisi örnekleri üzerine kapladıklarında, cildin nemi muhafaza etmesine yardımcı olduğunu görmüşlerdir.

Açık bir şekilde ifade etmek gerekirse, German ve ekibinin test ettikleri şey aslında güneş kremi değildi. En azından geleneksel olarak cilde sürülen sıvı veya macun türü bir şey değildi. Bu süpermarketlerde bulunabilecek bir şey değil, en azından yakın zamanda görebileceğimiz bir şey değil. Fakat, kimyasal güneş kremlerinin ekolojik ve sağlık açısından oluşturduğu kaygılar ve mineralli güneş koruyucularının etkinliğinin eksikliği arasında ortaya çıkardıkları şey, gelecekte üretilebilecek bir ürüne yön verebilir. Kim sadece bir kere uygulanabilen bir güneş kremi istemez ki? Güneşin altında ne kadar uzun süre oynarsan o kadar güçlü hale gelebilir mi? Bir anlamda, ekip için bir tane alan ve kendi cildinin hasar görmemesini sağlayan fedakar bir tabaka gibi davranabilir.

Kaynak : popsci.com

4.252 Kez Okundu

İnovatif Kimya Dergisi

İnovatif Kimya Dergisi aylık olarak çıkan bir e-dergidir. Kimya ve Kimya Sektörü ile ilgili yazılar yazılmaktadır.

You may also like...

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com
Kopyalamak Yasaktır!