Lise Meitner
Lise Meitner, 1878 Viyana-Avusturya doğumlu ünlü fizikçi-kimyager. 1938 yılında uranyumun nükleer fisyon reaksiyonu ile parçalanarak enerji açığa çıkardığını keşfetmiştir. Bu keşfinde birlikte çalıştığı Otto Hahn ve Fritz Strassmann ile birlikte 1966 yılında Enrico Fermi Ödülünü aldılar. Çalışmalarına II. Dünya Savaşı sonrasında devam eden Meitner atom bombasının annesi olarak kabul edildi ve övgüler aldı ancak Meitner, hem övgüleri hem de atom bombasını kabul edemiyordu. Nükleer enerjinin sadece barışçıl amaçlarla kullanılması gerektiğine inanıyordu. Her ne kadar hala tartışmalı olsa da, Lise Meitner’e hiç Nobel Ödülü verilmedi, 1997 yılında 109 numaralı elemente (Meitnerium) Meitner’in adı verilerek çalışmaları onurlandırıldı.
Lise Meitner 7 Kasım 1878’de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun başkenti Viyana’da nispeten zengin, kültürlü bir ailede doğdu. Babası Philipp Meitner, bir avukat ve satranç ustasıydı. Annesi yetenekli bir amatör müzisyen olan Hedwig Skovran’dı. Lise, çiftin sekiz çocuğunun üçüncüsüydü. Meitner ailesi dindar olmayan Yahudilerdi. Daha sonraki yıllarda Hristiyan mezheplerine dönüş yaptılar. Lise, yirmi dokuz yaşında Lutheran olmayı seçti.
Lise çocukken bile akademik hayata eğimliydi. Matematikten keyif alıyordu ve babası, daha fazla öğrenmesine yardımcı olmak için özel öğretmenler ile anlaştı. Ayrıca piyano çalmaktan, okumaktan ve dünyanın nasıl işlediğini öğrenmekten keyif aldı. Ebeveynleri tüm çocuklarını bağımsız düşünmeye teşvik etti.
1800’lü yıllarda Avusturya’da kızlar için eğitim yaşı on dörtte sona eriyordu ve erkek kardeşlerinin aksine Lise’nin, bir dil öğrenmek için eğitim veren okullara gidebilmek için izni yoktu. Lise, evde vaktini kitap okuyarak ve piyano çalarak geçirdi. En sonunda babasına Viyana Üniversitesi’nden bilim lisansı alıp alamayacağını sordu. Babası anlayışlıydı ama bunun kolay olmayacağını da biliyordu. Bu yüzden babası Lise’e öğretmenlik yeterliliği almasını tavsiye etti. Lise bu tavsiyeyi dinledi ve Fransa’da 1899’da eğitimini tamamladı. Bu durum onun kendi ayakları üstünde ilerlemesine büyük oranda yardımcı oldu. Ayrıca babası da Lise’e özel ders vererek onun üniversite giriş sınavına hazırlanmasına destek oldu.
1901 yılında Lise Viyana Üniversitesi’ne kabul edildi. Yirmi iki yaşındaydı ve fizik alanında ilerlemek istediğine karar verdi. Fizik derslerinin çoğu Ludwig Boltzmann tarafından veriliyordu ve Lise, Boltzmann’dan etkilenerek kendini geliştirdi. Boltzmann’ın derste her söylediğini anlamaya çalışıyordu ve bu çabası ona fizikte geniş bir bilgi olarak geri döndü. 1905 yılında en yüksek onur derecesi ile doktoranın sözlü sınavından geçti ve Şubat 1906’da fizikte doktora derecesini aldı. Doktora tezi ‘’ Heterojen Maddelerde Termal İletim’’di.
Ne yapacağına emin olmadığından Meitner, Marie Curie’nin Paris’teki laboratuarında bir araştırma pozisyonu sorduğunu yazdı, ancak maalesef hiçbir iş mevcut değildi. Eylül 1906’da Ludwig Boltzmann’ın intihar haberi üzerine Meitner yıkıldı. Günlerini lise fiziğini öğretmek için harcıyordu. Akşamları üniversitenin fizik laboratuvarında heyecan verici ve yeni bir radyoaktivite olgusunu araştırdı. Resmi bir araştırma pozisyonunun müsait olacağını umdu, ama hiçbir şey değişmedi. Berlin Üniversitesi’nde Max Planck’ın derslerine bir dönem katılıp katılamayacağını sordu ancak o dönemde Berlin Üniversitesi’nde kadınlar okula kabul edilmiyordu. Ama beklenmedik şekilde Planck, Meitner’in bir sömestr için Berlin’e geleceğini söyledi ve Meitner’in babası, oradayken hayat masraflarını ödemeyi kabul etti.
Eylül 1907’de Lise Meitner Berlin’e geldi. Önümüzdeki otuz yılını Berlin’de geçirecekti.
Max Planck, Meitner’i de karşıladı ve küçük aile partilerine, diğer fizikçilerle gayri resmi olarak tanıştığı evinde davet etti. Resmi statüsü olmasa da Berlin’deki fizik sahnesinin kabul edilmiş bir parçası oldu. Kendi yetenekleri hakkında utangaç ve alçakgönüllüydü, bir şekilde kendini araştırma işine sokmanın bir yolunu bulmak zorundaydı. Fizik ve kimya sınırında bir konu olan radyoaktivite okumayı umuyordu. Berlin’deki bilim insanlarıyla tanışmak, fizik fakültesi tarafından memnuniyetle karşılandığını, ancak kimya fakültesi tarafından karşılanmadığını gördü. Çoğu kimyager ondan uzaklaşmasına rağmen, kısa bir süre sonra Otto Hahn olan hevesli bir kimyacıyla çalıştı. Hahn, Ernest Rutherford’un laboratuarında çoktan etkileyici çalışmalar yapmıştı, yeni radyoizotoplar keşfetmiş ve kısa süre önce Berlin’deki kimya fakültesine katılmıştı. Hahn’a, Berlin’deki Kimya Enstitüsü’nde Meitner’e laboratuvar alanı sağlamasına izin verilmedi. Bunun yerine, enstitü bünyesinde küçük bir marangoz atölyesinin kullanımını ve ortak çalışma programı için ekipman kurmasına izin verildi. Bu onlarca yıl sürecek bir bilimsel ortaklığın başlangıcıydı.
Çok geçmeden Meitner kendi makalelerinde ve Hahn’ın işbirliği içinde olduğu akademik dergilerde çalışmalarını yayınlamaya başladı. Bu yayınların içinde 1908 yılında keşfettikler Aktinyum elementinin yeni bir radyoizotopu da yer aldı. Meitner ve Hahn 1909’da, bir atom çekirdeğinin bir alfa parçacığı yaydığı zaman, çekirdeğin bir mermi ateşlemiş tabanca gibi geri döneceğini keşfeden radyoaktif geri tepmeyi keşfetti. Pozitif yüklü çekirdeğin negatif yüklü bir elektrot tarafından çekilmesi mümkündür. Meitner ve Hahn, radyoaktif geri tepmenin çok yüksek saflıkta elementler üretmek için kullanılabileceğini ve negatif elektrotta toplandığını göstermişlerdir.
Şekil 1 : Alfa parçacığı yayıldıktan sonra atom çekirdeğinin geri tepmesi
1912’de Max Planck Meitner’e asistanı olarak ücretli bir pozisyon verdi. Bu, Planck’ın öğrencileri tarafından verilen ödevleri işaretlemek zorunda olduğu için zaman alıcı bir işti. Ekim 1912’de Berlin’de Kaiser Wilhelm Kimya Enstitüsü kuruldu ve Hahn ve Meitner buraya katıldılar. Ertesi yıl, Enstitü Meitner’a maaş ödemeye başladı. Sonunda, otuz dört yaşında, finansal olarak bağımsızdı. 1914’te Almanya I. Dünya Savaşı’na girdi. Marie Curie’nin aksine Meitner yaralı askerlere yardım ederek X-ışını çalışmalarını gerçekleştirdi. Savaştan iki yıl önsonra, 1916’da araştırma çalışmalarına döndü. Askerleri terk ettiğini düşünüyordu ama araştırma işi onun hayatıydı.
1917’de Meitner ve Hahn, Protaktinyum elementinin yeni bir izotopu olan 231-Protaktinyum’u keşfetti. O zamana kadar, sadece çok kısa ömürlü Protaktinyum’un izotopları keşfedilmişti ve özelliklerini belirlemek zordu. 231-Protaktinyum’un yaklaşık 32.000 yıllık yarı ömrü izotopun özelliklerinin ilk kez belirlenmesine olanak verdi. Daha fazla mesleki tanınma ile Meitner kendi yolunu buldu. Otuz sekiz yaşında, Protaktinyum’un keşfi için Berlin Akademisi Leibniz Madalyası verildi ve 1918’de Kaiser Wilhelm Enstitüsü’nde Radyasyon Fiziği Direktörü oldu. 1922’de fizik okutmanı olarak üniversiteye atandı.
Meitner ve Hahn’ın radyoizotop araştırmaları, çok sayıda yüksek kaliteli araştırma makalesi için veri sağladı. Uluslararası olarak yüksek bir üne sahiptiler. Kimya veya Fizik alanında Nobel Ödülü için on kez aday gösterildiler ancak hiç ödül alamadılar. 1926’da Berlin Üniversitesi’ne fizik profesörü olarak atandı ve Berlin’in ilk kadın profesörü oldu. 1930’ların başından itibaren Otto Hahn Kaiser Wilhelm Enstitüsü’nün müdürüydü. Araştırmada daha az aktif olmasına rağmen, o ve Meitner yakın meslektaşları olarak kaldı. Meitner enstitünün en kıdemli aktif bilim insanıydı.
1933’te Adolf Hitler Almanya’nın lideri oldu ve Yahudi soylu Almanlar işlerinden kovulmaya başladı. Yahudi soylu bir Avusturya’lı olarak Meitner için durum çok da kötü değildi. Planck ve Hahn’ın karşı çıkmasına rağmen üniversitede ders vermesine son verildi ancak Kaiser Wilhelm Enstitüsü’ndeki üst düzey araştırmacı pozisyonu devam etti. Meitner durum hakkında mutsuzdu ama işini çok seviyordu ve sonunda bu olayların geçeceğini umuyordu. Berlin’de kalmayı seçti.
1938 yılının Aralık ayında Meitner ve Frisch bir gün Meitner’a ilham geldiğinde karda yürüyordu. Ormanda oturdu ve uranyum fisyonunun ürettiği çekirdekler birbirinden ayrıldığında açığa çıkan enerjiyi hesaplamaya başladı. Hesaplanan enerjisi, 200 MeV, çok büyüktü. Hesaplamasında Einstein’ın ünlü denklemini kullandı, E = mc2. Meitner, muazzam miktarda enerji üretmek için nükleer fizyon sırasında yeterince kütlenin enerjiye dönüştürüldüğünü fark etti. Hızla Meitner ve Frisch Nature dergisine gönderdikleri bir makale yazdılar.
Meitner bütün hayatı boyunca bilime hizmet etti ve hiç evlenmedi. Çok uzun yürüyüşlere çıkmayı ve müziği seviyordu. II. Dünya Savaşı sona erdiğinde ve Meitner Nazi acımasızlıklarını tam olarak öğrendiğinde, Almanya’da bir daha yaşamak istemediğine karar verdi. 1949’da İsveç-Avusturya çifte vatandaşlığı aldı ve 1953’te yetmiş beş yaşında emekli olana kadar Stokholm’de çalıştı. 1960’da, kalçasındaki kırığa rağmen yeğeni Otto Frisch ve ailesinin yanında olmak için Cambridge’e gitti. Lise Meitner ,27 Ekim 1968’de Cambridge’de hayata veda etti. En küçük kardeşinin birkaç yıl önce gömüldüğü yere yakın St James Kilisesi-Bramley’e gömüldü.