‘Trabzon Kanaryaotu’ ve ‘Allı Gelin’in İlaç Potansiyeli Araştırmaları Olumlu İlerliyor
Doğu Karadeniz’in ilk preklinik ilaç araştırma merkezi KTÜ İlaç ve İLAFAR milli ilaç üretimi hedefleri doğrultusunda “Trabzon kanaryaotu” ve “allı gelin” endemik türlerini araştırdığı projenin ilk aşaması yaklaşık 3 yılda tamamlandı.
Doğu Karadeniz’in ilk preklinik ilaç araştırma merkezi Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) İlaç ve Farmasötik Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (İLAFAR) milli ilaç üretimi hedefleri doğrultusunda “Trabzon kanaryaotu” ve “allı gelin” endemik türlerini araştırdığı projenin ilk aşaması yaklaşık 3 yılda tamamlandı.
KTÜ İLAFAR Müdürü Prof. Dr. Sena Sezen, öncelikli hedefi preklinik araştırmalarla ilaç etkin maddesi ve formülasyonlarını geliştirmek olan İLAFAR’ın Ağustos 2018’den itibaren çalışmalarını sürdürdüğünü söyledi.
Yürüttükleri projelerden birinin de “Trabzon kanaryaotu” ve “allı gelin” endemik türlerinde araştırma yapılması olduğunu belirten Sezen, yaklaşık 3 yıl önce Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğüne bağlı 12. Bölge Müdürlüğü Trabzon Şube Müdürlüğü ile imzalanan protokol çerçevesinde başlayan çalışmaların birinci aşamasının tamamlandığını aktardı.
Sezen, iki türün de ilaç olma potansiyelinin bilimsel bir sistematikle incelendiğine işaret ederek, “İlk aşamada bu bitkileri toplayıp birtakım ekstraksiyonlar yapıp içinde ne tür maddeler var, onlara baktık. Bazı ön veriler elde ettik birtakım deneysel çalışmalarla.” dedi.
“Trabzon kanaryaotu” ve “allı gelin” bitkisinin ilaç olma potansiyelleri, çeşitli hastalıklarda bozulabilen hücresel mekanizmalara etki edip etmediklerine dair inceleme yaptıklarını anlatan Sezen, “Bu ön verilerle 3 yıllık sürecimizi tamamladık, olumlu sonuçlarımızdan sonra şimdi tekrar daha detaylı her iki bitkimizin içindeki maddeleri çalışmaya devam ediyoruz.” diye konuştu.
Sezen, bitkilerin içinde, büyümelerini ve doğada ayakta kalmalarını sağlayan farklı özelliklerde çeşitli maddeler bulunduğunu, bunları bilimsel birtakım yöntemlerle ayırarak incelediklerini ifade ederek, şu değerlendirmede bulundu:
“Bunları ayırdıktan sonra bazı fraksiyon dediklerimize geçen maddelerde hiçbir etki görmedik, bazılarında gördük. Bu bizim için daha olumlu ve umut verici bir gelişme. Dolayısıyla o maddelerin yapılarından hareketle, bunların etki etmeleri muhtemel çeşitli hücresel mekanizmalara bakıyoruz. Özellikle allı gelin bitkisindeki bazı maddelerin enflamasyonla ilgili hücresel yolarlarda daha etkili olduğunu gördük yaptığımız bazı ön çalışmalarda. Kanarya otundan elde ettiğimiz bazı bileşiklerin de çeşitli düz kasların kasılması, gevşemesiyle ilgili hususlarda, mekanizmalarda daha etkili olduğunu gördük.”
İkinci Aşama Çalışmalarına Başlandı
Elde edilen sonuçların değerlendirilmesinin ardından, projenin ikinci aşamasına ilişkin de ilgili kurumla protokol imzalandığını vurgulayan Sezen, yaklaşık üç yıl sürecek çalışmalarda ise elde edilen bileşikleri, çeşitli deney hayvanları üzerinde hastalık modeli oluşturarak takip edeceklerini belirtti.
Sezen, bu çalışmaların tamamının, preklinik araştırma denilen klinik öncesi çeşitli maddelerin ilaç olma potansiyellerini gösteren aşamalar olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti:
“Biz orada ilerliyoruz, standart olarak bu 7-8 senelik bir süreçtir her şey yolunda giderse. Biz ilk birkaç yılını olumlu geçirdik diye tanımlıyoruz bilimsel kurallara göre, dolayısıyla da devam edeceğiz. Eğer onların hepsi olumlu sonuçlanırsa belki bir ya da iki molekülün daha ileri aşamalara, belki klinik fazlara gitme ihtimali olabilir. Bunları deniyoruz şu aşamada. Bunları klinik öncesi laboratuvar çalışmaları kapsamında söylüyorum. Net olarak şunun üzerine basmak isterim ki bu aşamada, ‘Bu bitki şuna kullanılır, buna kullanılır, tedavi edici’ gibi ifadeleri kesinlikle kullanmıyoruz. Bunlar için çok erken, biz klinik öncesi araştırmalardayız.”
İLAFAR’da beşeri, zirai ve veteriner ilaç etkin maddesi keşfetmek ve özellikle de formülasyonlarını geliştirmek üzere çalışmalar yapıldığını yineleyen Sezen, şöyle devam etti:
“Bütün donanımımız, altyapımız, araştırma gruplarımız bu yönde. Bu projemizin dışında, ilaç yeniden konumlandırma diye tanımladığımız birtakım yaklaşımlarla şu an klinikte kullanılan bazı ilaçların, diğer bazı hastalıklarda kullanılma potansiyellerini inceliyoruz. Yine kapsamlı bir yüksek teknoloji platformu projesinde ülkemizde şu aşamada geliştirilmekte olan klinik öncesi araştırmaları yapılan kanser tedavisinde bir takım antikorlar ve tanı kitleri çalışmasının bir ayağını da biz yürütüyoruz.”
Sezen, yapay zeka ve derin öğrenme teknolojilerinin ilaç geliştirilmesi, ilaçların yan etkilerinin öngörülebilmesi yönünde de araştırma grubu kurduklarını ifade etti.
Stratejik bir ürün olan ilaca yönelik araştırmaların son derece önemli olduğunu dile getiren Sezen, Türkiye’nin de uzunca bir süredir bu araştırmalara ciddi yatırım yaptığını sözlerine ekledi.
Kaynak : aa.com.tr