Karbon Bütçesi Nasıl Problemlere Neden Olur?

Karbon Bütçesi Nasıl Problemlere Neden Olur

Fotoğraf : Palm Springs, California yakınındaki rüzgar türbinleri.

İklim biliminde bazı fikirler, son on yılda “karbon bütçesi” kavramından daha fazla ilgiyle karşılandı. “Karbon bütçesi”, sıcaklık potansiyel olarak tehlike eşiğini geçmeden önce ne kadar karbon dioksitin insanlar tarafından solunduğunun bir tahminidir.

Bu kavram, uluslararası iklim politikası için çok büyük bir ağırlık taşır, çünkü Paris Sözleşmesi küresel sıcaklığı en az 2°C’nin altında tutma çağrısında bulunmaktadır. Karbon bütçesine sahip olmak, dünya liderlerine küresel ısınmaya dikkat çekmek adına detaylı projeler geliştirmelerine yardım etmek için bir fikirdir. Borca düşmek, bilinmeyen riskler taşır. Son yıllarda sadece ne kadar yerlinin kümülatif olarak atmosfere ne kadar karbon saldığını ortaya koymak için bile çok sayıda çalışma gerçekleştirilmiştir.

Kavramın önemi arttıkça bazı uzmanlar bunun yasa yapıcılar için göründüğü kadar yararlı olmayabileceği konusunda tartışmalara başladı. Bazıları karbon bütçesi konusundaki kafa karışıklığının küresel iklim çabalarını zayıflatabileceğini bile ortaya atıyor.

Norveç’teki Uluslarası İklim ve Çevre Araştırma Merkezi’nde araştırma yöneticisi olan Glen Peters “Karbon bütçesi -çok fazla abartıldığını ya da hafife alındığını söyleyebilirsiniz, demiştir Glen Peters. “İlgi, bir rakam üzerine olmuştur, bu rakam her ne olursa olsun. Böylece insanlar karbon bütçesini neredeyse iklim sisteminin bir özelliği gibi görünen sihirli bir sayı olarak düşünmeye başladılar.”

Peters, karbon bütçesinin gerçekte sihirli bir sayıdan daha karmaşık olduğunu not etti. Bu rakam hangi çalışmanın referans alındığına ve kullanılan modellere, dayandığı varsayımlara ve diğer birçok metodolojik seçime bağlı olarak değişiklik gösterebilir.

Bu, bilim insanları için son derece normaldir. Ancak yasa yapıcılar için şu anda araştırmacılar arasında tartışılan farklı karbon bütçeleri dizisi kafa karıştırıcı olabilir.

Geçen Hafta (14-21 Mayıs haftası) Nature Geoscience Dergisi’nde biri Peters, diğeri Alman Uluslararası ve Güvenlik İşleri Enstitüsü’nden iklim araştırmacıları tarafından yazılan iki ayrı makale sonuçta ortaya çıkabilecek problemler konusunda uyardı.

Dediklerine göre değerle ilgili belirsizlikler, tek bir bütçeye dayalı politikalar geliştirmeyi zorlaştırıyor. Ve kesin sayı hakkındaki tartışmalar, zaman geçerken bile, hala harekete geçmek için zaman olduğu konusunda dünya liderleri için bir çeşit siyasi esneklik sağlayabilir.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin baş yazarı Geden“Hükümetler, belirsizliğin uygulamalı değerini bilirler,” demiştir yorumunda.

Karbon Bütçesi kavramı nispeten yeni bir kavramdır. 2009 yılında birçok yüksek profilli makale bu kavramı bilim dünyasının önüne getirmiştir. Yalnızca birkaç ay sonra dünyanın çeşitli yerlerindeki yerliler, en son 2009’da Kopenhag Anlaşması ile sonuçlanan B.M. İklim Değişikliği Konferansı için bir araya gelecek.

Kopenhag Anlaşması, belki de en iyi küresel sıcaklıkları sanayi öncesi seviyelerin max 2°C üzerinde tutma konusundaki uluslararası anlaşmayı tanıtması ile bilinir. Bu eşik, daha güncel olan 1.5°C hedefi ile birlikte, çoğu karbon bütçesi tahminlerinin merkez noktası olmuştur.

Peters, birkaç yıl sonra beşinci değerlendirme raporunda IPCC’nin 2°C için bir karbon bütçesi içerdiğini ve bu tahminin o zamanlar oldukça sansasyonel etki yaratan bir tahmin olduğunu belirtmiştir. Raporda, 2°C sınırında kalma olasılığının en az yüzde 66 oranında tutulurken, 1 trilyon metrik ton (ya da 1,000 milyar metrik ton) civarında bir salınım olabileceğini belirtildi.

Daha sonra bu fikrin “iletişim kurmak için kolay bir kavram” olarak bulan çevreciler arasında popüler hale geldiğini belirtti.

“Karbon bütçesi, sahip olduğumuz toplam yağ gres ve kömür miktarından daha az olduğu için arka planda tutulabilir,” gibi şeyler söyleyebilirsiniz” demiştir Peters. “’Arka planda tut’ fikri, yanmayan karbon, tüm o meşhur sloganlar karbon bütçesi kavramının yan ürünleri olmuştur”.

IPPC’nin trilyon-tonluk tahmininin bilim insanlarının son sözü olduğu ortaya çıktı. 1,5 ve 2°C’lik hedeflerin her ikisi için de birçok çalışmada farklı tahminler yürütülmüştür, bunlardan bazıları küçük bazıları ise daha büyük tahminlerdir. Yalnızca son 1 yılda karbon bütçesinin yeniden değerlendirmeleri bilim dünyasında büyük dalgalanmalara yol açmıştır.

Geçen yıl eylül ayında Nature Geoscience dergisinde bir makale beklenmedik bir şekilde, 1,5°C sıcaklık eşiği için karbon bütçesinin önceki tahminlerden büyük oranda daha geniş olduğunu, 200-400 milyar ton yerine 700 milyar ton daha fazla karbon dioksit emisyonuna sebep olduğunu iddia etmiştir. Bu da önceden bilim insanlarının neredeyse ulaşılamaz olarak gördüğü hedefi tutturmaya daha zaman olabileceğini gösterir.

Büyük oranda tartışılan şaşırtıcı bulgular karbon bütçesinin hesaplanması ile alakalı bilimsel karmaşıklıkların bir kısmına örnek teşkil eder. Peters’ın röportajında belirttiği gibi nihai tahmini etkileyen çok çeşitlilikte faktörler vardır ki bu faktörlerden birkaçıyla oynamak bile değerde büyük değişikliklerle sonuçlanır.

Bu, Kaliforniya Üniversitesi’nde iklim bilimci ve veri uzmanı olan Zeke Hausfather’a göre özellikle 1.5°C hedefi için tasarlanan bütçeler için doğrudur. Böylesine zorlu bir hedef için “kalan izin verilebilir emisyonlar yaklaşım ve varsayımlardaki nispeten küçük farklılıkların sonuçlarda nispeten büyük etkilere sahip olabilmesi için yeterince küçüktür,” demiştir Peters E&E Haber’e.

Farklı modeller farklı sonuçlar yaratabilir. Metan gibi diğer gelecek sera gazı emisyonları hakkında varsayımlar da bütçeyi etkileyebilir.

Negatif emisyon kavramı -gelecek teknolojisinin atmosfere çoktan salınmış olan karbon dioksitin geri çekilebilmesi fikri- karbon bütçesi üzerinde büyük bir etkiye sahip olabilir. Ülkelerin gelecekte negatif emisyonu dağıtabileceğini varsaymak, zaman geçtikçe daha fazla emisyonun izin verilebilir olabileceğini akla getirmektedir.

Tartışmaların çoğu bir tahminin doğru ya da yanlış olması değil bunun altında yatan varsayım ve metodlar üzerinedir. Fakat bu bilim insanlarından ziyade yasa yapıcılar için anlaşılması daha güçtür.

Örneğin, iklim biliminin güvenilmez olduğuna ya da küresel ısınmanın öncesine göre daha az sorun olduğuna dair kanıt olarak, yeni ve daha büyük karbon bütçesi üzerine olan eylül gazetesinin ardından, bazı sağcı yayınlar tutuklanmıştır. Önceden iklim yazılarından dolayı eleştirilere maruz kalan Daily Mail, çalışmayı “Bilim insanları küresel ısınma korkusunun abartıldığını söylüyor,” başlığı ile kapatmıştır.

Bu, bilim insanlarının karbon bütçesini bir gün mükemmel olacak olan tek, tanımlanmış bir sayı gibi iletme risklerinden biridir.

Bilimsel topluluk, çok fazla basitleştirmek yerine, kalıcı belirsizlikleri tartışmaya ve vurgulamaya çalışmalıdır, demiştir.

Karbon bütçesi hakkında spesifik bir çaba olmadan iklim hedeflerinin mümkün olmadığını vurgulayan Geden da karbon bütçesi konusunda farklı bir yaklaşım önermektedir.

“‘Evet, 1.5°C hedefini tutturmak hala mümkün ancak yalnızca A,B ve C olursa’ demek yerine asıl “Hayır, 1.5°C hedefini tutturmak hükümet A,B ve C’yi uygulamaya koymazsa şu an için mümkün değil’ olmalıdır.

Bu, yasa yapıcıların karbon bütçesini bir saatli bomba değil de iklim hareketi üzerine anlaşma yapmak için hala zaman olduğuna bir kanıt olarak görmesine yardım edecek, demiştir Geden. Birçoğu için hep gece yarısına 5 dk varmış gibi görünür, demiştir E&E Haber’e.

Bilimsel bir bakış açısından karbon bütçesi son derece değerli bir çalışma alanıdır. Karbon bütçesinin araştırılması gelecek sera gazı emisyonları için iklim sistemlerinin ne kadar hassas olduğu gibi diğer birçok bilimsel soruyla alakalıdır.

Hem Peters hem de Geden en nihayetinde dünya liderlerini bir yasa aracı olarak hızlandırmanın en iyi konsept olmadığını öne sürmektedir. Bu temel olarak karbon bütçesi için herhangi bir somut değer olması konusundaki belirsizliklerden kaynaklanmaktadır. Fakat sihirli bir sayı olsaydı da bunu ulusal iklim yasalarına uyarlamak son derece güç olurdu, demiştir Peter.

Karbon bütçesi tanım olarak tüm dünyanın üretebildiği toplam kümülatif emisyonun tahmini küresel bir değeridir. Bunu Paris Iklim Sözleşmesinin terimleri altında kullanışlı birşeye çevirmek, örneğin karbon bütçesini tüm katılımcı ülkeler arasında bölmeyi ve herkese gelecekte salınacak emisyonlar için somut bir ödenek çıkarmayı gerektirirdi. Bu bilimsel açısından kullanışlı olabilir, fakat siyasi görüşmelerde muhtemelen ‘başlangıç yapamayan’ bir fikir olurdu.

Berkeley iklim bilim insani Hausfather kadar Peters ve Geden da ülkeler için sıfır karbon emisyonuna geçiş için spesifik bir zaman çizelgeleri belirlemeye devam etmenin daha yararlı olduğunu düşünüyorlar. 2050 ya da 2080’e kadar sıfıra indirme sözü vermek ortalama bir zamanda ne kadar karbon salınabildiğine takılı kalmaktan ve proseste iklim hareketini ertelemekten daha etkilidir.

“Kavramın gerçekten söylediği atmosfere emisyon salmayı bırakmak zorunda olduğunuzdur. Bu yüzden karbon bütçesi gerçekten de sıfır atığa ulaşmak zorunda olduğunuzu gösterir,” demiştir Peters.

Kaynak : scientificamerican.com

839 Kez Okundu

Hacer Demir

27 Nisan 1993’te Bursa’da doğdu. Uludağ Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü ve Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Marka İletişimi bölümü mezunu. UÜ Endüstri Mühendisliği Bölümü'nde yüksek lisans yapıyor. İlgi duyduğu alanlarda eğitim ve programlara katılmayı, yeni şeyler öğrenmeyi ve kendini geliştirmeyi seviyor. Yenilikçi haberleri takip etmeyi ve çeviri yapmayı sevdiği için 2017 yılından bu yana İnovatif Kimya Dergisi ekibinde yer alıyor.

You may also like...

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com
Kopyalamak Yasaktır!