Ülkemizde Kimya Eğitimi ve Sorunlar
Kimya eğitimi ve öğretimi üniversitelerimizin Fen Fakültelerinde Kimya Bölümleri adı altında, Eğitim Fakültelerinin Kimya Öğretmenliği alanlarında ve Mühendislik Fakültelerinde Kimya Mühendisliği adı altında verilmektedir. Yazımızda tartışmak ve irdelemek istediğimiz kısım sadece kimya derslerinin yeterli düzeyde öğretilip öğretilmediği konusu olacağı için daha çok Fen Fakültelerindeki kimya bölümlerinin çeşitli sorunları üzerinde durmak istedim.
Öncelikle kimya eğitimi ve öğretimindeki sorunlara geçmeden eğitim ve öğretimin ne amaçla yapılması gerektiği, ne tür eğitim programları kullanılması gerektiği ve karşılaşılacak sorunlara ne tür çözümler üretilebileceği hakkında birkaç yorumum olacaktır.
Ülkeler, toplumlarını; bilgi, teknoloji, ilim ve benzeri konularda geliştirmek için çeşitli eğitim kurumları kurarlar. Ve amaçları bir noktada bu kişilerin önce kendi çevrelerine, bulundukları toplumlara ve daha sonrada ülkelerine faydalı bireyler olarak yetişmelerini sağlamaktır. Bu eğitimlerini ülkeler sosyal, ekonomik, kültürel ve jeopolitik konum vb dikkate alarak çeşitli eğitim programları ile de desteklerler. Bu uygulanan eğitim programında bir sorun oluşursa eğer daha gelişmiş ve daha kapsamlı yeni programı uygulamak için harekete geçerler.
Elbette eğitimi böyle dar bir kısımda aktarmak çok da doğru olmaz. Ancak asıl konumuza dönecek olursak ülkemizde Fen Fakülteleri de bu eğitim kurumlarının başında gelmektedir.
Fen Fakültelerinin kuruluş amaçları; bölümlerinde uyguladıkları eğitim programları ile birlikte ülkemize ilgili bölümlerden mezun bilim insanları kazandırmak ve bu bilim insan gerek akademik anlamda gerek pratik ve uygulama anlamında tam donanımlı hale getirmektir. Bu amaç ve hedefler doğrultusunda yetiştirilen bireylerinde toplumlarına ve ülkelerine en fazla menfaati verecek düzeye getirilmeleri gerekir. Ancak şöyle bir şey var ki amaç ve hedefler ne kadar doğru ve makul ise de maalesef ülkemizde ne Fen Fakültelerine ne de buralardan mezun öğrencilere hak ettikleri değer ve kıymet verilmiyor. Genelden biraz daha özele indiğimiz zaman kimya ve eğitimindeki sorunları yukarda belirtiğimiz unsurlar üzerinde açıklayabiliriz kanaatindeyim.
Üzerinde yaşamaktan bayrağı altında olmaktan gurur duyduğumuz ülkemizin gerçekten de taşı toprağı altın değerinde. Galiba biz; bunlar elimizden tamamen alınınca farkına varacağız önemlerinin. Öyle olmasaydı eğer; toprağının her karışından cevher, maden, bor yatakları, petrol doğalgaz kaynakları, altın havzaları, kömür kuyuları daha hiç el değmemiş mineral ve doğal su kaynakları say say bitmeyecek zenginliklerimiz varken Fen Fakülteleri veya kimya bölümleri bu kadar önemsizleştirilir miydi? Maalesef biz kaybedince anlıyoruz değerlerini. Ülkemizde kimya eğitiminin başlıca sorunun işte farkına bile varamadığımız zenginliklerin heba oluşuna göz yummaktır. Göz yummasaydık ve gereken önemi verseydik, diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi bizim ülkemizde de, kimya bölümleri ve daha genel manada Fen Fakülteleri tercihen birinci veya ikinci sıralarda olurlardı.
Hal böyleyken büyük bir tezatlık da, ülkemizin üniversitelerinin yarısından çoğunda, bu fakülteler ve kimya bölümleri mevcut. Kontenjanlar haddinden ve gereğinden çok fazla durumda. Peki ya bir taraftan değersizleştirilirken diğer taraftan sayılarının bu kadar fazla oluşu önemli bir çelişki değil midir? Kontenjanların fazla oluşu arz talep dengesinin iyi kurulmamasına neden olmaktadır. Bu da mezun olan işsiz kimyager sayısını artırmaktadır.
Eğitim sadece okullarda üniversitelerde sınırlı kalmayacağı için, iş hayatında ki sorunlar eğitimin bir parçası olarak gözlemlenebilir. Fen Fakültelerinin, İkinci bir dezavantajı ise birçok üniversitemizin kapasitesi bu bölümlerde ülke ortalamasının altında kalıyor. Yani kimyasal malzeme ve araç-gereç eksikliği, laboratuvar ortamının sağlanamayışı ve alt yapı eksikliği gibi sorunlarda eğitimin tam anlamında yapılmasına sekte vurmaktadır.
Müfredat ve literatür de çok kapsamlı ve geniş bir bilim dalı olan kimya bölümleri dersleri, birçok diğer fakülte ve bölüm derslerinden daha karışık, daha gelişime ve yeni bilgilere açık durumdadır. Hal böyleyken eğer bu bölümü tercih edecek ve okuyacak arkadaşlarıma, ilk tavsiyem ilgi ve alakaları yoksa tercih etmemeleri olacaktır. Aksi halde birbirini adeta yapboz gibi tamamlayan konular arasında büyük zorluklar çekebilirler. Bence kimya eğitimindeki sorunların bir kısmını da bu ilgisiz ve alakasız öğrenciler oluşturmaktadır. Çünkü kimseye zorla bir şey öğretmek mümkün değildir.
Yukarıda bahsettiğimize bağlı olarak kimya eğitimi teoride çok geniş konular içeren, uygulama ve pratikte de bir o kadar fazla deneysel çalışma gerektirir. Ancak üniversitelerimizin birçoğunda yapılan deneysel çalışma ve araştırma çok alt seviyelerde kalmaktadır. Bunun sebebi imkânların elverişli olmayışındandır. Kaynak doküman eksikliğinden dolayı, ya da elde bulunan kaynakların çok eski oluşu, teoride konu anlatımında eksikliklere neden olmaktadır.
Bir diğer sorun ise genelleme yapacak olursak, çoğu kimya bölümleri, sanayi kurum ve kuruluşlarıyla yeterli düzeyde irtibat halinde bulunamayıp, işbirliği yapamamaktadırlar. Eğer bu işbirliği ve irtibat sağlanırsa, bu sanayi kurum ve kuruluşlarının istediği tarzda ve kapasitede üniversiteler, öğrencilerini yetiştirerek hazır eleman olarak sunabilirler. Hem bu sayede öğrencilerin kafasındaki ‘ya biz okulda öğrendiğimizin ne kadarını iş yerlerinde kullanacağız ‘ intibası da kırılmış olunur. Çünkü artık direk olarak iş yerlerine yönelik konuları da öğrenmiş olacaklar.
Son olarak bilindiği üzere eğitim ve öğretim aynı zamanda bir öğrenci öğretmen ilişkisidir. Burada en büyük pay yine değerli hocalarımıza düşmektedir. Hocalarımızın, kendilerini alanlarındaki gelişimlerle sürekli yenilemesi, bu gelişmeleri takip etmesi ve bunları uygun konu veya zamanda öğrencileriyle paylaşmaları, bende eğitimin daha güncel olacağı fikrini oluşturmaktadır. Bu sayede, dünyaya ayak uydurabilir hale de gelebiliriz. Bildiğimiz üzere kimya sürekli gelişimlerin ve yeni fikirlerinin ortaya çıktığı bir bölümdür. Bu gelişmeleri zamanında takip etmezsek, eğitimin eksik kalacağı görüşündeyim. Bu kısımda iş yine biraz meraklı araştırmacı karakterdeki öğrencilere düşüyor.
Üst kısımda çağa ya da dünyaya ayak uydurmaktan bahsetmiştik. Öncelikle kullandığınız teknolojinin, araç gereçlerinizin, maddi imkânlarınızın, eğitim seviyenizin ve daha birçok kriterinizin, ulaşmak istediğiniz seviyedeki ülkelerle aynı olması gerekir. Aksi halde geride kalmaktan kaçamazsınız. Bunun yanı sıra eğitimde, özelliklede kimya eğitiminde, çok önem arz eden bir diğer konuda yabancı dil yani İngilizcedir. Bu eğer tam anlamıyla öğretilemiyorsa, maalesef teknolojilerinizin ileri derecede olmasının fazla bir önemi kalmıyor. Bunu yabancı dil propagandası olarak algılamayınız. Kaynakları İngilizce olan bir bilim dalında, eğitiminizin tam anlamıyla olması için, başka bir çözümünüz var mı?
Yazımı son olarak şu sözlerle bitirmek isterim, ülkemizde eğitim anlamında birçok konuda ciddi sorunlar ve problemler bulunmaktadır. Ancak bahsettiğimiz kısımlara da baktığımız zaman, hiçbiri de aşılamayacak kadar büyük problemler değildirler.
Kendi öz değerlerimizin ve neler yapabileceğimizin farkına bir varabilirsek, hiçbir sorun aşılamayacak değildir elbet. Ülkemizin kimyagere de fen bilimciye de gözükenden daha fazla ihtiyacı var. Ama maalesef farkına varılamamış, bu güne kadar ve bu sorun diye sıraladıklarımız da hep bu ilgisizliğin sonucu olarak karşımıza çıkmıştır.
İleride bir gün bu sorunları aşmış olmak dileğiyle, yazımı burada sonlandırıyorum. Okuma nezaketini gösteren herkese teşekkürlerimi iletirim.
Yazar : Emrah YÜCE
Üniversite : Selçuk Üniversitesi
Bölüm : Kimyager
Dergi : Sayı 1– Sayfa 32