Çernobil’deki Nükleer Felaketten Sonra Bitkiler Neden Ölmedi?
Bitkilerde de insanlar gibi kanserli hücreler ortaya çıkabiliyor ancak bitkiler bu nedenle ölmüyor. Peki bitkileri hayatta tutan şey ne?
Çernobil denince herkesin aklına nükleer reaktörde yaşanan facia geliyor. Son dönemde popüler olan mini diziyle birlikte Çernobil yeniden gündem oldu. 2600 kilometrelik boşaltılmış bölgede yaşam yeniden ortaya çıkıyor. Bölgedeki ilk yaşam belirtisi ise bitkiler oldu.
Bitkiler de radyasyondan zarar görüyor ve kanser olabiliyorlar. Peki bitkiler neden insanlar gibi kanserden ölmüyor? Bunun çeşitli nedenleri var.
İlk olarak, bitkiler bir yerden başka bir yere kendi istekleriyle gidemiyorlar. Haliyle kendilerine uygun çevreye gidemeyen bitkiler, kendilerini çevreye uyumlu hale getiriyorlar. Bu oryantasyon durumu, yaprak şekli değiştirmekten kök uzunluğunu uzatıp kısaltmaya kadar çeşitli şekillerde olabiliyor. Radyasyonun en yoğun olduğu bölgelerde bile bitki yaşamı 3 yıl içerisinde yeniden ayaklandı.
Çernobil’de yayılan parçacıklar, dengesiz ve yüksek enerjiliydi. Bu parçacıklar da canlı hücrelerindeki mekanizmalara etki ediyordu. Çoğu kısım kendini yenileyebilme yeteneğine sahip olsa da DNA’ların zarar görmeleri halinde tamiri mümkün olmuyor. Tamamen zarar gören DNA’lara sahip hücreler ölüyor. Kısmen zarar gören DNA’lar ise kendilerini tamamlamaya çalışıyor. Sonuç olarak mutasyonlar meydana geliyor. Bu mutasyonlar da kontrolsüzce büyüyen, bölünen ve yayılan hücreler oluşturuyor. Bu durumun sonucunda da kanser ortaya çıkıyor.
Hayvanlarda bu durumun oldukça ölümcül olmasının sebebi, kompleks yapılarında her hücrenin oldukça karmaşık ve özel yapısının olması. Bu karmaşık makinede her organ, her doku ve her hücre belli bir amaca ve genelde de sadece o amaca hizmet ediyor. Bitkiler ise oragnik anlamda çok daha esnek yapıdadır. Bir hücrenin aldığı bilgi, diğer hücrelere de iletiliyor ve bitki ona göre yaşamayı sürdürüyor.
Kaldı ki bitki hücreleri, birbirlerinin görevini de üstlenebiliyor. Bir dalı fide olarak ekip yeni bir ağaç yetiştirdiğinizde, o dal teknik olarak kök ve gövdeye ayrılıyor. Bitkiler, ölen ya da zarar gören hücreleri çok daha çabuk yeniliyor. Ayrıca zarar gören hücredeki bozuk yapı, hücre duvarlarından geçmekte çok zorlanıyor. Bitkiler de zararlı dokuyu kendi yapılarından çıkarıp yalıtmanın bir yolunu buluyor.
Dünya’nın oluştuğu, yaşamın ilk ortaya çıkmaya başladığı dönemlerde çok daha ciddi ibir radyasyon problemi vardı. Bitkiler de bu duruma uyum sağlayacak şekilde hareket etmişti. Çernobil sonrasında da benzer bir mekanizma devreye girmiş, bitkiler atalarından kalma özelliklerini yeniden kullanmış olabilir. Bazı bitkilerin DNA’larını radyasyondan koruyacak değişimler geçirdiği biliniyor.
Jurassic Park filminde gömleğinin önünü açmış havalı havalı oturan Jeff Goldbloom gibi “Hayat bir yolunu bulur” demek istemiyoruz ama gerçekten de hayat bir yolunu buluyor. Hele ki bölgeden insanlar gittikten sonra. İnsanların barınmasını engelleyen felaket sonrasında, bölgedeki canlıların ömürleri daha kısa hale gelse de sayıları oldukça arttı. İnsanların olmaması, çevreye etki etmemeleri Çernobil’i şu anda Avrupa’nın en büyük doğal rezervlerinden biri haline getirdi. İnsanlar, bölgenin doğasına ve canlılarına nükleer reaktörden daha fazla hasar veriyordu.
Kaynak : webtekno.com