Çimento üretiminde Polonya’nın atıktan enerji modeli gündemde
Devam eden yatırımlarla çimento üretim kapasitesinin 2 yılda 115 milyon tona çıkacağını kaydeden TÇMB Başkanı Şefik Tüzün, nitelikli konut ve mega projeleri karşılayacak kapasiteye ulaşıldığını söyledi.
Yeni ve yenileme yatırımlarını artıran çimento sektörü, önemli maliyet kalemi olan elektrik enerjisi üretimi için ‘Polonya modeli’ni gündemini aldı. Çıkarılan bir kanunla enerji ihtiyacının yüzde 50’sini atıklardan üretmeye başlayan Polonya’da yapılan uygulama, Türkiye’deki tüm il ve ilçe belediyelerine anlatılacak. Nitelikli konut ve mega projeleri karşılayacak kapasiteye ulaşıldığını da söyleyen TÇMB Başkanı Şefik Tüzün, devam eden yatırımlarla çimento üretim kapasitesinin 2 yılda 115 milyon tona çıkacağını kaydetti. Tüzün, Ankara Temsilcimiz Ferit Parlak ve arkadaşımız Derya Şengül’ün sorularını yanıtladı.
► Devam eden ve planlanan dev projeler var. Çimento sektöründe son durum nedir? Çılgın projeler arz sorunu yaşatır mı?
Mevcut kapasite tüm bu konuşulan projeler için gelen talebi karşılamaya yeter. Bunun yanı sıra yatırımlar ve yeni tesis kurulumları da devam ediyor. Mevcut 54 adet fabrikaya, 18 adet öğütme tesisini de eklersek toplam 72 tesis ile kapasite ve verimlilik için çalışıyor. Şu anda 85 milyon ton klinker, 100 milyon ton çimento kapasitemiz var. Öğütme kapasitemiz de çok fazla. 2019 yılının sonunda yaklaşık 95 milyon ton klinker, 115 milyon ton da çimento kapasitemiz olacak.
► Şu anda yurt içi talep kaç ton?
Türkiye’nin çimento tüketimi, ihracatı da eklersek 65 milyon ton. Şu an 30 milyon ton üzerinde bir kapasite boşluğumuz olacak. İnşaat sektörü ve bağlı olarak çimento sektörünün her yıl yüzde 4, yüzde 5 büyüyeceğini dikkate alırsak, kapasite artışındaki büyüme ile üretim tarafındaki büyüme paralel gitmiyor. Kapasite daha fazla büyüyor.
► Bu kadar kapasiteye rağmen yeni yatırımlardan bahsettiniz. Bunlardan bazıları da teşvikli. Gerekli mi yeni yatırımlar?
Bu kapasitenin üzerine yeni fabrika yatırımlarının ve yeni yatırımlara teşvik uygulanmasının ekonomik anlamda bir faydası olduğunu düşünmüyoruz. Sermayeyi verimli kullanmak adına anlamlı bir yatırım olarak görmüyoruz.
► Bölgelerarası bir dengesizlik de var galiba. Bazı bölgelerde yatırım ihtiyacı olduğu doğru mudur?
Doğru bir noktaya değindiniz. Mesela Doğu Akdeniz’de kapasite çok arttı. İhracata odaklı bir artış ama yine de bölgenin kapasitesinin çok üstünde. Kapasite bu kadar fazla olunca verimlilik de düşüyor, ihracat ihtiyacı artıyor. İhracatta da birçok sıkıntılar var. Rusya’ya ihracat yapılıyordu. Rusya kendi fabrikalarını kurdu. Irak’a çimento ihracatı çok yüksekti. Irak ta fabrikalarını kurdu. İran da aynı şekilde. Suriye‘de savaş biterse buraya ihracat olabilir bu bekleniyor. Geçen seneye göre Libya’ya, Suriye’ye ihracat azaldı. Dolayısıyla yurt içine ve bölgesel kapasitelere bakmak gerekiyor. Türkiye’nin kapasitesinin, tüm bölgelerine yetmeme gibi bir şey şu anda söz konusu değil. Ancak büyük projelerin dağılımına bağlı olarak kapasite-talep dengesi bölgeden bölgeye değişiyor ve bu da fiyatların oluşmasında rol oynuyor tabii. Şu anda herkesin bildiği gibi en fazla proje, Marmara Bölgesi‘nde.
► İhracatı artırdığımız bir bölge var mı?
Avrupa’da da talebin azaldığı, kapasite fazlası olduğu haberleri var. Bu tehdit midir üreticilerimiz için? Fiyatlar ne durumda? Amerika’ya ihracat arttı. Orada ekonomide yeniden canlanma ve büyüme var. İnşaat sektörü de tekrar hareketlendi. Beyaz çimento ve klinker gönderiyoruz. Özellikle Batı ve Kuzey Afrika’ya ihracatımız var. Ama ihracatta toplam 10 milyon tonu geçemiyoruz. Keşfedilmemiş pazarlar Türkiye için bakir pazarlar. Oralarda bir potansiyel olduğunu düşünüyorum. Güney Amerika izlenmesi ve araştırılması gereken bir pazar.
Bu arada lojistik maliyetleri de artıyor ve böyle olunca bizim de uzak pazarlara gitmemiz zorlaşıyor. Örnek olarak İspanya da çimento satıyor ve ciddi kapasitesi var. Yıllık 50 milyon ton çimento üretimi vardı, bugün bunun sadece 9 milyon tonunu iç pazarda tüketebiliyor artık. Geri kalanını dış pazara satmaya çalışıyor. Avrupa’da birçok ülke bu durumda. Buna rağmen 1 ton çimento 60-70 eurodan satılıyor. Avrupa ile mukayese ettiğimiz zaman Türkiye’de fiyatlar düşük. Avrupa ile kıyaslarsak, bizde ortalama 1 ton çimento 40 euro civarında.
► Girdi maliyetleri yüksek. Özellikle enerji. Bu konuda sektör olarak çalışmalarınız var mı?
Enerjide en yeni teknolojileri kullanarak olabildiğince daha az enerji ile çimento üretimi yapabilmeyi amaçlıyoruz. Hatta çok istiyoruz ve bunun için ciddi çalışmalar yürütüyoruz. Türkiye’deki çimento fabrikalarının birçoğu teknoloji olarak Avrupa’daki fabrikalardan çok üstün. Şu an gündemimizde olan ise bacadan çıkan atık ısıdan enerji üretimi. Bu yolla ciddi oranda enerji üretmeye başlayanlarımız var. Şu anda atık kullanımında yüzde 3.8 orana sahibiz. Avrupa’nın ortalaması yüzde 30 oranında. Yüzde 50’yi aşanlar var. Mesela Türkiye’de çöpü atık alanına atıyorsunuz. Çöpü alıp enerji olarak kullanalım dediğinizde kıymete biniyor. Kim atık üretiyorsa herkes atığından sorumlu olsun diyoruz. Bunu yapabilirsek başarı elde etmiş oluruz. Bu konuda kamu kurumları ile yakın çalışma içindeyiz, atığın çimento fabrikalarında enerji kaynağı olarak daha çok kullanılması için yeni düzenlemeler ve teşvikler bekliyoruz Polonya bu konuda bir örnek. Polonya hızlı yasa değişiklikleriyle ve düzenlemeler ile birkaç yılda atıklardan enerji elde etme oranını sıfırdan yüzde 50’ye çıkardı. Bunu biz de yapabiliriz.
► Çevre konusunda endişeler var. Toz salınımı dedikodu mudur?
Evet “Çimento fabrikaları toz çıkarır.” diye bir inanış var yıllardan beri, ancak bu çok gerilerde kaldı. Çimento fabrikalardan tehlikeli gaz çıkmaz. Tozu ise kullanarak biz klinker üretiriz. Toz bizim hammaddemiz yani, niye dışarı atalım. Bacalar online olarak Bakanlık ve İl Çevre Müdürlüğü‘ ne bağlı anlık olarak izleniyor artık. Hangi sektör olursa olsun çevre ile barışık değilseniz çevresel çözümler üretemiyorsanız onlarla birlikte yaşamayı hedef olarak almadıysanız yaşayabilmeniz mümkün değil.
► Sektörün yönelebileceği spesifik, farklı alanlar var mı?
Beton yollar ve bariyerler. Bunlardan bahsetmemiz gerekiyor. Benim bir tabirim var. Bir beton yol var, bir de beton dökülen yol var. Teknolojiye uygun yaptığınız zaman beton yoldan çok iyi sonuçlar alınıyor. Maliyetleri düşürüyor, uzun ömürlü oluyor. Biz beton yol en iyidir demiyoruz, Türkiye’de beton yol yok diyoruz. Belediyeler ve özel idarelerinin yaptığı hariç. Karayollarında bir şartname yok. Birlikte çalışarak bir şartname hazırlanıyor. Beton yolun bir seçenek olmasını istiyoruz. Bütün dünyada bu yapılıyor. Bunu Türkiye’ye de getirmek istiyoruz.
Maliyetleri düşürüp, tasarrufu artıracak modeller…
Kaliteli ve nitelikli konut ihtiyacı ve kamunun dev projeleri düşünüldüğünde, en önemli maliyet kalemleri arasında yer alan çimento üretiminde son durumumuz nedir? Maliyetleri düşürmek, verimliliği ve tasarrufu artırabilmek adına yapılabilecekler nelerdir, hareket alanımız var mı? TÇMB Başkanı Şefik Tüzün’ün anlattıklarına bakınca, son dönemde çok konuştuğumuz ‘tasarruf’ ve ‘israfı önlemek’ adına yapabileceğimiz çok şey var. Örneğin çimento üretim maliyetinin yüzde 60’ını oluşturan elektrik enerjisinde maliyetleri yarı yarıya düşüren ‘Polonya modeli’…
Bölgesel gerginlikler ihracata olumsuz yansıyor
► Bölge ülkelerinde yaşanan sıkıntılar ve gelişmeler, sektörün yurtdışı faaliyetlerini nasıl etkiliyor?
Global ekonomide beklenen toparlanma ve büyümenin gerçekleşmemesi, hatta kesintiye uğraması ve duraklaması, Türkiye çimento sektörü için büyük önemi olan Ortadoğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesindeki politik ve ekonomik açıdan süregelen karışık ve istikrarsız durum, Avrupa’da beklenen büyümenin yakalanamaması ve hatta resesyon tehlikesi ve Rusya’daki son ekonomik sıkıntılardır. Ayrıca; ambargonun kalkması neticesinde İran’ın, yüksek kapasite ve düşük enerji maliyeti ile ihracat pazarlarımıza nüfuz etme olasılığı (özellikle Irak ve Suriye) daha da artmıştır. Irak yönetiminin Irak’a çimento ithalatını bu yıl sonuna kadar tamamen yasaklaması beklenmektedir. Irak yönetimi yeni kurulmakta olan kapasiteler ile yerel üretimin ülke ihtiyacını karşılayacağını ve dolayısıyla kendi üreticilerini korumak için ithalata sınır getireceklerini belirtmiştir. Suudi Arabistan hükümetinin çimento sektörüne 2008 yılından bu yana getirdiği ihracat yasağını kaldırmasıyla birlikte; ülke ihraç pazarlarımız için önemli bir rakip haline geldi. Klinker üretim kapasitesi 61 milyon ton olan Suudi Arabistan’ın önümüzdeki 5 yıl içinde kapasitesini 78 milyon tona çıkaracağı, ülkedeki petrol üretimi ve düşük enerji maliyetleri de düşünüldüğünde, ciddi bir maliyet avantajı sağlayacağını tahmin ediyoruz. Türk çimento sektörü ihracatının yaklaşık yüzde 40’ını Ortadoğu ve Körfez ülkelerine yaptığı düşünülürse bu bölgelerde Suudi Arabistan ile rekabet yaşamamız kaçınılmaz olacaktır. Özellikle Yemen, Irak, Ürdün, Mısır ve Filistin hedef pazarlar arasında olacaktır.
Kaynak : dunya.com