Kimya, Geleceğini Yeni Teknolojilerde Arıyor
Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği Başkanı Timur Erk, “Kimya sanayimizin ivedilikli sorunu yerleşim yeri ve kalifiye elamandır” diyor. Kimya sektörü geleceğini biyoteknoloji, nanoteknoloji ve özellikli kimyasallarda arıyor.
İlber Ortaylı’nın anlatımıyla Türkiye insanı, kendi yakın coğrafyasında üretimi öğrenmiş, petrolü, zengin maden kaynakları olmadığı halde Anadolu ve Trakya topraklarında yeni bir zenginlik aşamasına imzasını atmıştır. Bugün hepimizin ortak sorumluluğu, son yarım yüzyılda başardıklarımızı daha ileri boyutlara taşımaktır. Eksikliklerimizle yüzleşmek, güçlü yanlarımızı farketmek; boşluklarımızı doldurmak ve çekirdek yetkinliklerimizi geliştirerek, bizi sağlıklı bir geleceğe taşıyacak yolları ve yöntemleri keşfetmek ve ilerlemek zorundayız.
TEKNOTREND’deki “İş Dünyası Eğilimleri” yazılarında merkezi düşüncemiz iki noktaya odaklanıyor: Birincisi, ülkemizde oluşan üretim altyapısını, daha yüksek katma değerli ürün aşamasına taşıma konusunda ne yapmamız, nasıl yapmamız gerektiği üzerine tartışmak. İkincisi de, dijital teknolojinin üretim, ulaşım ve iletişimi hızla dönüştüren; yeni kararlar ve kurumlar oluşturan yeni yapılanmasına uyum için gerekenleri işinin ehli olanlarla tartışarak bilgili ve temas halinde olan bir halkın oluşması için çorbaya bir kıymık tuz ilave etmek.
Bu yazıda iki etkin ve yetkin insanımızla söyleşi yapacağız: Timur Erk, Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği Başkanı. Bu sivil toplum örgütünün Kurucu Başkanı Alber Bilen’in rekorunu kıran yönetici. Mustafa Bağan da uzun süredir dernekte sorumluluk taşıyan bir uzman. Uzman kavramını seçerek kullanıyoruz; çünkü temel ölçü olan 10 bin saat pratik yapma sınırlarının çok ötesine geçmiş birikimi olan iki insanımızla “kalkınmanın kimyasını” konuşacağız.
Timur Erk ve Mustafa Bağan’a üç eksende sorular yönetip yanıtlarını almaya çalışacağız: Birincisi, kimya sanayinde dünya genelinde belirleyici eğilimler nelerdir? İkincisi, Türkiye’nin kimya sanayindeki yerini nasıl tanımlayabiliriz? Üçüncüsü de, ülkemiz ivedilikle hangi önlemleri hayata taşımalıdır?
Kimya Sektöründe Eğilimler
Nobel Ödüllü Fizikçi Michio Kaku, “Bilinç, farklı değişkenler – sıcaklık, uzay, zaman ve bunların ilişkili olduğu diğerleri- içinde çoklu geribildirim döngülerini kullanarak bir amaca oluşmayı sağlayan -eş, yiyecek, barınak bulmak vb.- bir dünya modeli yaratma sürecidir” tanımını yapar. Bu tanım, daha önceki tanımına göre karmaşık. İlk tanımına dönersek, bilincin üç bileşeni vardır: Dünya genelinde olup bitenleri kavramak, kendi imkanlarımızı ve kısıtlarımızı bilmek ve bir gelecek planına sahip olmaktır.
Kimya sektöründe dünya genelinde belirleyici olan eğilimlerin neler olduğunu bilmek ve izlemek çok önemli. Timur Erk’e belirleyici eğilimlerin neler olduğunu soruyorum: “Biyoteknoloji, nanoteknoloji, kompozit ileri malzeme ve özellikli kimyasallara kayış var. Kütle üretimi yapılan gübre, çimento, eskisi kadar cazip değil. Daha niş pazarlara yönelik, özellikli kimyasallar daha cazip, Ar- Ge bazlı, tasarım odaklı ve inovatif ürünler hızla pazardaki yerlerini alıyorlar” diyor. Mustafa Bağan, “Sektörde, deyim yerindeyse yükte hafif, pahada ağır ürünlere kayış hızlanıyor” diye ekliyor.
Sektörü yakından izleyen Erk, “Sektörde gözden ırak tutmamız gereken bir başka eğilim de konsolidasyon. Büyük kimya şirketleri kendi aralarında birleşiyor. Dow Chemical ve DuPont gibi. İleri malzemeler- kompozitlerde- Dow-Aksa gibi. Küçükler de kendi aralarında konsolide oluyor; büyüklerin birleşmesi sektördeki yapıları farklılaştırıyor” diye gelişmeleri açıklıyor.
Kimya sektöründe yeni yapılanmanın üretim ve satışlarda nasıl bir ülke sıralaması yarattığını da öğrenmek istiyorum. Mustafa Bağan, üyesi oldukları Avrupa Kimya Sanayi Konseyi(CEFİC) çalışmasından veriler paylaşıyor: “Dünya kimya sanayi 2015’te 3.534 milyar euro satış yaptı. Bu bir önceki yıla göre yüzde 14’lük artışı ifade ediyor. Satışlar 3.100 milyar euro düzeyinden 3.534 milyar euro düzeyine çıkıyor. Toplam satışlar içinde Çin ilk sıradaki yerini alıyor. Çin 2014 yılında 1.084 milyar euro satışı 2015′ de 1.409 milyar euroya yükseltiyor. Artış oranı yaklaşık yüzde 30 düzeyinde. AB ve ABD ikinci büyük kimyasal ürün satıcısı. Diğer ülkeler Japonya, Almanya, Güney Kore, Hindistan, Fransa, Taiwan, Brezilya ve İtalya’dır.” Timur Erk önemli bir gelişmeyi ekliyor: “AB dünya pazarının yüzde 30’una sahipti. Üretim ve satış şimdi Çin’e kaydı. Bugün Çin’in satışlardaki payı yüzde 30, AB Ülkelerinin payı ise yüzde 18. Gelişmiş ülkeler artık Çin’in üretemediklerini üreterek, inovatif ürünlere ağırlık vererek ayakta kalıyor.”
Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği Başkanı Erk önemli bir eğilimin daha altını çiziyor: “Stratejik kimyasal ara girdilerin temini konusunda ciddi sorunlar yaşanmaya başladı. Daha da artacak. Kimyasal ara maddeler için ciddi rekabet var. Çin’de nadir metaller var. Çin ve Japonya çekişiyor. Lityum gibi nadir elementlerin satışını Çin sınırlıyor. Bir başka yerde ‘tall oil’ hammaddesi gibi. Ham kauçukta Endonezya ve Malezya gibi ülkeler de arzı kontrol ediyor. Butadien Çin, Japonya, ABD ve Almanya tarafından kontrol ediliyor. Bu da fiyat dalgalanmaları yaratıyor. Büyük firmalar üretimi güven altına almak için stok yapıyor. Stok maliyetleri ister istemez üretim maliyetlerine yansıyor.Bütün bunlar piyasada belirsizliği artırıyor ve piyasayı ciddi biçimde zorluyor” diyerek sektör de yaşananların kısa bir özetini yapıyor.
Kimya Sektörümüzün Durumu
Bilinçli kaynak yönetiminin ilk bileşeni dünya genelini bilmek, ikincisi de kendi imkan ve kısıtlarımızı aşırı ve noksan değerlendirmenin tuzaklarına düşürmemektir. Eğer kimya sanayimizin bugün içinde bulunduğu durumu net olarak tanımlamazsak, geleceği de planlamamız mümkün olmaz. Böyle bir bakış açısını anımsatarak Timur Erk’e ülkemizdeki kimya sanayinin durumunu özetlemesini istiyorum. Yurt içi ihtiyaçlardan başlıyor sektörün ihtiyaçlarını tanımlamaya: “Ülkemizde yerli üretim petrokimya ürünlerinin ihtiyacını karşılamıyor. PETKİM yurt içi ihtiyacın yüzde 15’ini karşılarken, SOCAR- STAR Rafinerisi de devreye girince yurt içi ihtiyacın yüzde 35’i karşılanacak. Daha iki yeni petrokimya tesisine ihtiyaç var” diyor.
Söyleşide, Türkiye bütün kimyasallarda “ithalat cenneti” olduğuna ilişkin bilgilerimizi bir kez daha pekiştiriyoruz. Türkiye’ nin kimyasal ürünler için yılda 25 milyar dolara yaklaşan dış ticaret açığı verdiğini biliyoruz. Timur Erk, “İthalata çok bağımlı bir sanayimiz var.Bu konuda Japonya, Güney Kore ve Çin’in izlediği yol belli. Çok net tanımlanmış, paylaşılarak toplumsal akılda meşrulaştırılmış bir stratejiye ihtiyacımız var” diyor. Bu gözleme bütün yüreğimizle katılıyoruz.
Mustafa Bağan sektörün bugünkü yapısındaki bir boşluğu dile getiriyor: “Sektörümüzün yüzde 96’si küçük firmalardan oluşuyor. Sektörde büyük ölçeğin erişebilirliği ile küçük ölçeğin esneklik ve hızını birleştiren piyasa yapıcısı kuruluşlar oluşmadı; oluşturulamadı. Bu süreç işlemediği için geleneksel kimyasal ürünlerde teknoloji sorunu yok, ama dünya genelindeki yeni eğilimlere uyum sorunu var. Rekabet edebilir ölçek, rekabet edebilir teknoloji konularında ciddi yapısal değişikliklere ihtiyaç olduğu çok aşikar” diye ekliyor.
Kalkınma konusunu analiz edenler, “bilgili ve temas halinde olan bir halk” etkenine dikkat çekiyor. Kimya sektöründe “bilginin yaygınlaşması ve derinleşmesininin” kanallarından biri de mesleki örgütlenme. Ülkemizde gelecek 10 yılda rekabet edebilecek sektörler yaratabilmemiz, sektör mensuplarının örgütlenmesi, temas halinde olması ve paylaşarak bilgilerini arttırmalarına bağlı. Soruyu Bağan’a yöneltiyorum: “Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği’nin kaç üyesi var?”. Aldığım yanıtı kendi adıma tatmin edici bulmadım: Derneğin 70 üyeleri olduğunu, toplam satışların yüzde 60’ı kadarını temsil ettiklerini öğrendim. Mesleki örgütlenmenin sıkılaştırılması, bilgi paylaşımının yaygınlaştırılması ve derinleştirilmesi gerekiyor.
Dünya genelinde biyoteknoloji, nanoteknoloji, yüksek katma değerli özel kimyasallar öne çıktığına göre kimya sanayimizin gündeminde de Ar-Ge, inovasyon ve tasarım üçlüsünün ileri düzeyde olması gerekiyor. Erk ve Bağan, sektörün ürün geliştirme aşamasında olduğunu, Ar-Ge aşamasına gerekli yoğunluk ve derinlik oluşturamadığı gerçeğini içtenlikle paylaşıyorlar.
Timur Erk “İnovatif düşünce ve analitik yetenek sektörümüzün geleceğini belirleyecek iki temel etken” diyor. Timur Erk bir başka temel sorunun daha altını çiziyor: “Kimya sanayi bir merkezde toplanan, ileriye ve geriye bağlantıların sinerji yarattığı kümelenmelerin olduğu bir üretim alanı. Türkiye hiç olmazsa bu aşamadan sonra hiç de elverişli olmayan yerlerde yatırım yapılmasının önüne geçmeli. Özel İhtisas Bölgeleri şeklinde altyapılar oluşturarak rekabet-odaklı düşünceyle yer seçimi ve yer tahsisi konularını yönetmeli.” Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği yöneticilerine diyoruz ki, ” Hangi sektör temsilcisiyle görüşsek, bir numaralı sorunun kalifiye işgücünden, her kademedeki işgücünün kalitesinden yakınılıyor. Sizin sektörünüzde durum nedir?”
Sorumuzu önce Timur Erk yanıtlıyor:
“Bugünkü eğitim sistemiyle Türkiye’ nin endüstri 4.0 aşamasını yakalaması güç. Eğitim sistemimiz köklü biçimde değişmeli. Eğitimin her kademesinde sorgulayacı insan yetiştiren bir anlayış hakim olmalı. Entelektüel sermayemiz başlıca varlığımız ama yeterli olmadığını bilmek ve söylemek zorundayız. Birbirimizi anlamalı, temas halinde olmalı, paylaşarak, tartışarak, aykırı düşünceye saygıyı öğrenerek ilerlemeliyiz. Liyakat esasına dayalı bir yönetişim kalitesine ancak o zaman ulaşabiliriz.”
Mustafa Bağan da, “İnsanımız empati kültürü edinmeli. Karşısındakini alıcı bir ruhla dinlemesini ve anlamasını öğrenmeli, içselleştirmeli. O zaman yasal düzenlemeler yasak savma için yapılmaz, gerçek ihtiyaçları belirleyerek sorun çözme amacıyla yapılır. Ortak dil ve anlayış olmadan gelişmeleri yaratmak ve sürdürebilir kılmak zor” diye bakış açısını paylaşıyor.
Türkiye’de kimya sanayinin sermaye, rekabet edebilir ölçek, uygun yer seçimi ve yeterli altyapı, iyi eğitimli insan kaynağı, bilgi birikimini arttırma, iletişim ve ekonomik aktörlerin ortak değer, ortak irade, ortak yarar, ortak proje ve ortak kurumlar oluşturma gündemi var. Kimya sektöründe ne olduğunu, eksiklerimizin neler olduğu konusunda bir ortak görüşe erişildiği anlaşılıyor. Eksiğimiz ise ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı net olarak tanımlamamış olmamız. Bir hafta sonra da yapılması gerekenlerle ilgili önerileri paylaşacağız.
2017 yılında dünyadaki 10 büyük kimya şirketi
1- BASF SE
2- The Dow Chemical Chemical Company
3- Evonik İndustries
4- DuPont
5- Air Liquide
6- Mitsubishi Chemical Holdings
7- Asahi Kasei Corperation
8- SABIC İnnovative Plastics US
9- Linde AG
10- Akzo Nobel N.V.
Kaynak : dunya.com