RUDN Biyoloğu, Çevresel Faktörlerin Biyopolimerlerin Nanolifleri Üzerindeki Etkisini İnceledi
RUDN Üniversitesi biyoloğu, çevresel faktörlerin (su, tuzlar ve ozon) biyopolimerlerin ultra ince nano lifleri üzerindeki agresif etkisini inceledi. Sonuçlar, kullanıma bağlı olarak uygun biyoplastik seçimine (örneğin tıbbi implantlar, biyolojik olarak parçalanabilen ambalajlar veya su temizliği filtreleri için) yardımcı olacaktır. Sonuçlar Polimerler dergisinde yayınlandı .
Biyoplastikler, sıradan plastiklere birer alternatiftir. Bitki ve gıda endüstrisinin atıklarından elde edilirler. Biyoplastiklerin güvenilir kompozisyonu,gazların ve sıvıların filtre rezervuarlarında ve tıbbi implantların temizlenmesinde “süngerler” olarak kullanılmasına olanak sağlar . Kullanım alanına bağlı olarak biyoplastikler, ışık, su, sıcaklık ve fizyolojik ortam gibi farklı çevresel faktörlere maruz kalırlar. Dış ortamın biyoplastik ürünlerin nano yapısını nasıl etkilediği hala bilinmemektedir. RUDN Üniversitesi biyoloğu, :polilaktid ve polihidroksibutirat için çevre faktörlerinin bu organik kökenli iki plastiğin nano liflerini nasıl etkilediğini keşfetti.
Rudn Üniversitesi Bilimsel Eğitim Merkezi “Nanoteknolojiler” Direktör Yardımcısı Dr.Alexandre Vetcher “Termoelastik biyopolyesterlere dayanan elektrospun ultrathin liflerini elde ettik. Her ikisi de doğal olarak bol miktarda yenilenebilir kaynaklardan, yani polilaktid ve polihidroksibütirattan üretilir. Ancak asıl amacımız liflerin kendilerini elde etmek değil, özelliklerinin agresif çevresel faktörlerin etkisi altında korunup korunmadığını belirlemekti”dedi.
Biyologlar, elektro-eğirme yöntemiyle polihidroksibütirat tozu ve polilaktid granüllerinden altı tip lif elde ettiler. Polimer çözeltisi, çözeltiyi ince jetler halinde “çeken” yüksek voltajlı bir elektrostatik alana yerleştirildi ve ardından soğutularak liflere dönüştürüldüPolilaktid ve polihidroksibütirat saf kullanımı dısında kompozisyonu ile farklı oranlarda tamamlanmış 6 farklı lif elde edildi.
RUDN Üniversitesi biyologları, suyun, fizyolojik ortamın (vücudun iç ortamı) ve ozonun ortaya çıkan nanolifler üzerindeki etkisini incelediler. Su buharı absorpsiyonunun polimer yapısına bağlı olduğu ayrıca polilaktit oranı ne kadar yüksek olursa, liflerin o kadar fazla su emdiği (numune ağırlığının %1’ine kadar) sonucuna varıldı. Bilim adamları, canlı bir organizmanın iç ortamını simüle etmek için bir fosfat tamponu kullandılar. Polilaktit lifleri 21 gün boyunca çözeltide ağırlıklarının %50’sinden fazlasını kaybederken yüksek polihidroksibutirat içeriğine sahip numunelerin ağırlık kaybının %15’ten az olduğu gözlendi. Ayrıca, yüksek polilaktit içeriğine sahip polimerler, gaz akımı ile muamele edildiğinde yoğun oksidasyon sonucu ozon molekülleri daha hızlı emilimi sağlanarak yok edildi. 50:50 oranında hazırlanan lifin ozonu en hızlı emerek yok ettiği gözlendi.
Rudn Üniversitesi Bilimsel Eğitim Merkezi “Nanoteknolojiler” Direktör Yardımcısı Dr.Alexandre Vetcher “Kristal bir yapı ile karakterize edilen biyobozunur nanoliflerin su ve ozon tarafından ayrışmaya karşı daha dirençli olduğunu gösterdik. Şimdi her tip için en uygun uygulamaları belirlemek için bu malzemeleri UV ışığına ve mikroorganizmalara karşı direnç açısından test etmek gerekiyor” diye ekledi.
Kaynak: azom.com