Tek çare yenilenebilir enerji
TÜRKİYE’nin Rus savaş uçağını düşürmesinin ardından iki ülke arasında tırmanan kriz gündemdeki yerini korurken, Yaşar Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Emre İşeri ve Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Nurdan Yıldırım Özcan, Türkiye’nin yenilenebilir ve yerli enerji kaynaklarına yönelerek bu krizi fırsata çevirebileceğini söyledi.
Türkiye’nin enerji konusunda doğalgaz ve ithal kömür nedeniyle Rusya’ya bağımlı olduğunun altını çizen Yaşar Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Emre İşeri, “Enerji için bu kadar Rusya’ya bağımlıyken bölgede etki sahibi olamazsınız. Alternatif olarak düşünülen nükleer enerjide de adres Rusya. Belki bu kriz Türkiye için hayırlara vesile olur. Rusya krizi fırsata çevrilmelidir. Acilen bunlara çözüm bulmalı ve güneş enerjisi, rüzgar enerjisi gibi kendi öz kaynaklarımıza yönelmeli, bunu devlet politikası haline getirmeliyiz” dedi.
Büyük resimden bakınca iki ülkenin de kayıp içinde olduğunu ifade eden Doç. Dr. İşeri, “Doğalgaz ve kömürde göbek bağımız olan ülkeye, gittik yine nükleer enerji projesini verdik. Anlaşma var ve iptali halinde çok büyük bir tazminat doğabilir. Rusya için de bizden aldığı ürünlerin yerine alternatif ürün koyma gereksinimi var. Zaten ekonomik olarak zor durumdalar, doğalgazı Türkiye üzerinden Avrupa’ya göndereceği Türk Akımı’na ihtiyaçları var. Pazar kaybetmeye tahammülleri yok. Ambargo nedeniyle ekonomik olarak sıkıntılılar, Ukrayna krizi var Avrupa’yla. Dünya piyasasında gaz fazlası olduğu için Rusya zor durumda, doğalgazının arzı için geçiş yolu olan ve her yıl gaz için milyarlarca dolar fatura ödeyen Türkiye’ye bağımlılar. Ruslar, bu durumdayken Akkuyu Santrali inşaatı işini de kaybetmek istemeyecektir” diye konuştu.
Türkiye Yüzünü Batıya Çevirdi
Doç. Dr. Emre İşeri, “Uçak krizinde, NATO Türkiye’nin arkasında sağlam durmayabilirdi. Böyle bir risk alındı. Ancak şu anda geldiğimiz nokta gösteriyor ki NATO, bunu kendisine ve sınırlarına yapılmış bir tecavüz olarak nitelendirdi. O yönüyle, Türkiye’nin bazı dönemlerdeki anti Batı söyleminin yeri olmadığı görüldü ve tekrar yönümüz Batı’ya çevrildi. Bu açıdan da son gelişmeler önemli. NATO ve ABD Başkanı Obama’nın diyalog çağrıları da önemli, Türkiye ile Rusların diyalog kurmaması da onlar açısından çok olumlu bir resim ortaya koymuyor. Çünkü IŞİD ile Rusya’sız bir mücadele mümkün görünmüyor” dedi.
Yalnızca Rüzgarla İki Katını Üretebiliriz
Türkiye için enerji arz güvenliğinin sağlanması, enerjideki ithalat bağımlılığı ve cari açığın azaltılması bakımından yerli kaynaklar ile yenilenebilir enerjinin büyük önem taşıdığını belirten Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Nurdan Yıldırım Özcan, “Türkiye, yılda tüketilen elektriğin iki mislini rüzgardan elde etme potansiyeline sahip bir ülke. Bu yalnızca karadaki rüzgar potansiyeli, Danimarka’daki gibi denizde rüzgar santralleri kurulursa bu rakam daha da fazla. Son zamandaki büyük artışa karşın bu potansiyelin henüz yüzde 5’i bile kullanılamıyor. Türkiye’de mevcut hidrolik enerji potansiyelinin yaklaşık yarısından azı, rüzgar ve jeotermal enerji potansiyelinin ise çok azı kullanılıyor. Asıl enerji potansiyeline sahip olduğumuz güneş enerjisinde ise yeni yeni yatırımlar yapılmaya başlandı” dedi.
Elektrikte Yüzde 54.5’i Yerli, Yüzde 45.5’i İthal Kaynaklardan
2015 yılı itibariyle 75 ilde doğalgazla ısınma yapıldığını, abone sayısının 10 milyona ulaştığını belirten Yrd. Doç. Dr. Özcan, “Toplam hane sayısının yarısı doğalgaz kullanıyor. Türkiye, son 15 yılda doğalgaz tüketimindeki yüzde 234 oranındaki artış ile Avrupa’nın en çok doğalgaz tüketen ülkesi. Doğalgazın yüzde 54.51’ini Rusya’dan, yüzde 17.86’sını İran’dan alıyoruz. Elektrik santrallerinde kullandığımız ithal 30 milyon ton kömürün de yüzde 50’den fazlası Rusya’dan geliyor. 2015 yılı Ekim ayı sonu verilerine göre, doğalgazın elektik üretimindeki payı 2014’deki yüzde 48’den, yüzde 37.4’e düşmüş durumda. Yenilenebilir ve yerli enerji kaynaklarında ise artış var. Bu sevindirici bir gelişme, elektriğimizin yüzde 45.5’ini ithal, yüzde 54.5’ini de yerli kaynaklarla üretiyoruz. 2015 Eylül sonu itibarıyla elektrik üretimimizin yüzde 66.9’u termik santrallerden, yüzde 27.5’i hidroelektrik santrallerden, yüzde 5.5’i de diğer yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlandı” dedi.
Danimarka ve Almanya Örneği
Danimarka’nın rüzgar çiftliklerinde Temmuz 2015’te çok fazla rüzgar enerjisi üretildiğini, sadece ülkenin elektrik ihtiyacı karşılanmakla kalmayıp, Norveç, Almanya ve İsveç’e de enerji ihraç edildiğini anlatan Yrd. Doç. Dr. Nurdan Yıldırım Özcan, “Bu durumla enerjisini yüzde 100 yenilenebilir kaynaklardan sağlayan bir dünyanın hayal olmadığını görüyoruz. Almanya’da da güneş enerjisinden üretilen elektriğin toplam ihtiyacın yüzde 50’sinden fazlasını karşıladığı günler oluyor. Türkiye’de ise 263 güneş enerji santralinin toplam kurulu güce oranı ise yalnızca yüzde 0.32. Jeotermalde rakam yüzde 1.19. Rüzgarda ise durum biraz daha iyi. 2014’e göre rüzgardan elektrik üretiminde yüzde 30’ü yakın bir artış var. Tükettiğimiz enerjinin yüzde 4.43’ü rüzgar santrallerinden karşılanmakta. EPDK’dan lisans alan tüm santrallerin devreye girmesiyle birlikte, elektrik tüketiminin yüzde 10.6’sı rüzgar santrallerinden karşılanabilecek” dedi.
Doğalgaz Depolama Kapasitesi
Türkiye’nin LNG olarak ithal ettiği doğalgazı depolama kapasitesinin de yetersiz olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Özcan, “Türkiye’nin 14 gün tüketime yetecek kadar depolama kapasitesi var. Avrupa’da bu rakam 45 güne kadar çıkıyor. Tuz Gölü’nde yapılan yeni yatırımlarla kapasitenin artması planlanıyor” diye konuştu.
Nükleer Enerji
Hayata geçecek ilk nükleer santralin Mersin’in Gülnar ilçesinde kurulacak 4 bin 800 MW kapasiteli Akkuyu Nükleer Enerji Santrali olacağını belirten Özcan, “Bundan sonra ise 4 bin 400 MW kapasiteli Sinop Nükleer Santrali’nin kurulması hedeflenmekte. Bu iki santral tamamlandığında şu andaki elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 25’i karşılanabilecek” diye konuştu.
Kaynak : hurriyet.com.tr