Uzak, Uzun Zamandır Kayıp Olan Bir Gezegenden Gelen Tuhaf Uzay Elmasları

Uzak Uzun Zamandır Kayıp Olan Bir Gezegenden Gelen Tuhaf Uzay Elmasları

Fotoğraf : Asteroid 2008 TC3’ten bir meteorit örneğinin kesiti; kesit içerisinde sadece büyük bir gezegen bünyesinin içinde oluşabilecek elmaslar bulunmuştur.

Güneş sisteminin oluşumunun kalıntıları olan meteoritler tuhaf hikayeler anlatacak zaman kapsülleri gibi davranabiliyor. EPFL’deki bilim insanları bu zaman kapsüllerinden birisini kırıp açmayı başardılar. 2008 TC3 olarak bilinen bir asteroidin parçası olan meteoritin bünyesinden ancak çok uzak ve uzun zamandır – yaklaşık birkaç milyar yıldır- kayıp bir gezegenden gelebilecek elmaslar buldular.

2008 yılının Ekim ayında astronomlar, Dünya ile çarpışma yörüngesinde 4 m genişliğinde bir asteroid buldular. Bir günden kısa bir süre sonra, uzay kayası 2008 TC3, Sudan’daki Nubya çölleri civarında patlayarak 37 km yüksekliğinde bir krater oluşturdu. Bu krater içeriside oluşturulan 50 bölgede yapılan 1 ila 10 cm genişliğindeki detaylı çalışmalarda toplanan numunelerden Almahata Sitta isimli bir koleksiyon oluşturuldu.

Bu numune meteoritlerden pek çoğu, taşsı yapıya sahip ve genelde nanoboyutlu elmas içeren ürelit cinsindeydi. Bu minik elmaslar, nasıl oluştuklarına dair sırları açıklayarak güneş sisteminin tarihine de ışık tutuyor.

Bu köken hikayelerinden birisi, meteoritin Dünya’ya çarpması sırasında ortaya öıkan şok basınç etkisiyle elmas oluşması olabilir. Bu varsayım, lonsdaleit ismiyle bilinen, hekzagonal atomik yapıya sahip ve bilinen Dünya elmaslarına göre %58 daha sert, ultra-sert elmas türünün oluşumunu açıklayabilir. Diğer seçenekler arasında; kimyasal buhar çökeltme etkisi ile ve ya daha bilindik statik basınç altında oluşma olabilir.

Uzak Uzun Zamandır Kayıp Olan Bir Gezegenden Gelen Tuhaf Uzay Elmasları

Fotoğraf : Elmasların içerisinde yer alan demir  (sarı) ve sülfür (kırmızı) safsızlıklarını gösteren kimyasal harita

Fransa ve Almanya’dan bilim insanlarından oluşan EPFL ekibi, Almahata Sitta elmaslarının oluşumunu anlayabilmek için meteorit örneklerini incelediler. Araştırmacılar elmasların içeriğini be morfolojisini analiz edebilmek için geçirmeli elektron mikroskobu kullandılar ve elmasların kormit, fosfat ve demir-nikel sülfit kirlilikler barındırdığını gördüler.

Bu gibi kirlilikler yerkürenin altında oluşan elmaslarda sık görülmekle beraber ilk kez bir uzay kayasının içinde bulundular. Bu kendi başına bile yeterince ilginç bir bulgu iken, ekip bundan çok daha önemli çıkarımlar yapmayı başardı. Hesaplamalara göre, bu elmaslar ancak 20 gigapascaldan daha büyük bir basınç altında oluşabilir. Bun durum, bu elmasların en az Merkür kadar büyük, büyük ihtimalle Mars büyüklüğünde bir gezegenin içerisinde oluştuğunu gösteriyor.

Üstelik hikaye henüz bitmedi. Bu elmasların Dünya’ya ulaşmış olması elmasların ana vatanı olan gezegenin artık bizimle birlikte olmadığı anlamına geliyor. Çünkü, bu yapıların yeraltındaki derinlikten koparılıp uzaya fırlatılabilmesi için yer kabuğunda ani ve büyük bir değişime sebep olacak bir afet olması gerekiyor. Bunun yerine, çaçlışma ekibi elmasların bir çeşit gezegensel embriyodan geldiğini düşünüyor.

Uzak Uzun Zamandır Kayıp Olan Bir Gezegenden Gelen Tuhaf Uzay Elmasları

Fotoğraf : Meteorite ait renklendirilmiş elektron mikroskobu görüntüsü; elmaslar mavi, grafit gir ve safsızlıklar sarı ile görülebiliyor.

Güneş sistemi ilk yıllarında bugüne kıyasla çok daha çalkantılı bir sistemdi. Güneş’İn oluşumundan sonra, büyük bir toz ve gaz bulutu Güneş etrafında dönmeye başladı ve yavaşça kümelenerek gezegensel embriyoları oluşturdu. Bu emriyolar birbirlerini oldukça düzenli bir biçimde parçaladılar ve sonunda bugün gördüğümü daha büyük gezegenler kaldı. Aylar ve büyük uydular da benzer şekilde birkaç büyük çarpışma ile oluşuyordu.

Araştırmacılar Almatta Sitta meteorit elmaslarının gezegensel embriyo teorisi için oldukça güçlü kanıtlar sunduğunu belirtiyorlar. Bu elmasların ana vatanı olarak görülen kayıp gezegen hangisi idiyse, milyar yıllar önce parçalanmış olması bekleniyor.

Bu araştırma; Nature Communications’da yayınlanmıştır.

Kaynak : newatlas.com

574 Kez Okundu

Melike Oya Oral

İzmir’de 1988 yılında doğdu. İzmir Atatürk Lisesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kimya Bölümü’nü bitirdi. Dokuz Eylül Üniversitesi Endüstri Mühendisliği ve İzmir Ekonomi Üniversitesi Executive MBA programlarında yüksek lisanslarını tamamladı. Temel ilgi alanı malzeme bilimleri. 2012’den beri özel sektörde beyaz eşya, yapı malzemeleri ve tekstil sektörlerinde ArGe ve yeni ürün geliştirme bölümlerinde görev almakta. Hali hazırda Sun Tekstil ArGe Merkezi’nde çalışıyor.

You may also like...

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com
Kopyalamak Yasaktır!