Atık Sularda Bulunan SARS-CoV-2, COVID-19’un Yayılmasının Takibine Yardımcı Olabilir

Atık Sularda Bulunan SARS CoV 2 COVID 19un Yayılmasının Takibine Yardımcı Olabilir

Atık sular incelenerek COVID-19 enfeksiyonundaki değişiklikleri doğru bir şekilde gözlemlemek tam anlamıyla gerçekliğe yaklaşıyor. Yapılan yeni bir çalışma, virüsü yalnızca atık su örneklerinde tespit etmekle kalmayıp, enfeksiyonun yükselme ve düşme oranlarını gözlemleyebildiğimizi gösterdi.

Enfekte olmuş kişilerin dışkılarında virüs bulunduğu için atık sular güçlü bir COVID-19 kaynağı olarak düşünülebilir. Atık suları test etmek; daha duyarlı virüs takibi sağladığı gibi halk sağlığı çalışanlarının, gelişmiş halk sağlığı önlemleri gibi, virüsü kontrol altına alma önlemlerini değerlendirirlerken güvenebilecekleri ek bilgilere ulaşmayı sağlıyor. Atık sulardan edinilen bu bilgiler, aşıların geliştirilmesinde bile kullanılabiliyor.

Uygulanan testte, COVID-19 enfeksiyonuna yol açan virüs SARS-CoV-2’nin RNA formundaki genetik materyali belirlenip, ölçüm yapılıyor.

Stanford’da İnşaat ve Çevre Mühendisliği profesörü olan Alexandria Boehm ‘’Bu çalışma, atık sudaki SARS-CoV-2 RNA konsantrasyonlarındaki değişimlerin, toplumdaki COVID-19 vakalarındaki değişimler ile ilişkili olduğunu doğruluyor. Klinik testlerden elde edilen verileri tamamlayan atık su testleri, toplumdaki COVID-19 enfeksiyonları hakkında ek bilgiler de sağlayabilir.’’ diyor.

ABD, her gün rekor kıran günlük vaka ve yayılma oranlarıyla boğuşurken, yerel toplumdaki dalgalanmaları izleyebilmek ve halk sağlığı politikaları için daha fazla bilgi edinebilmek, ölümcül virüsü yönetmenin anahtarı olmaya devam etmekte. COVID-19’un takibi, özellikle semptom göstermeyen veya hafif semptomlar gösteren vakalar tespit edilemediği için zorlaşıyor. Test yaptıranlar, test sonuçlarını almadan önce virüsü yayabiliyor ve bu da hızlı tanımlama, tedavi ve izolasyon süreçlerini aksatabiliyor. Vaka artışlarının daha çabuk belirlenmesi, hastalığın bulaşma hızının kontrol altına alınmasının zorlaştığı ve hastaneye yatışların sağlık sistemini zorladığı kritik bir dönüm noktasına ulaşmadan önce daha hızlı hareket edilmesine ve önlemler alınmasına olanak sağlayabiliyor.

Atık sudaki RNA’lar ile birlikte COVID-19’u gözlemleyerek, kişiler virüsün semptomlarını fark etmeden günler önce potansiyel pik günleri saptanabilir ve salgın hakkında karar vericiler uyarılabilir. Viral RNA, atık su arıtma tesislerinde kanalizasyondan izole edilip, oldukça karmaşık ve teknik bir geri kazanım süreci ile de tanımlanabilir. Yapılan çalışmalarda atık suda elde edilen bu göreceli miktarların vaka sayılarıyla orantı olduğu görülmüştür. Yani bu biyolojik örnekleri düzenli olarak biriktirip, toplumdaki COVID-19 vakaları hakkında kapsamlı bir bilgiye sahip olabilmekteyiz.

Araştırmacılar bunu akılda tutarak, atık suda COVID-19 izlenmesinin etkinliğini ve doğruluğunu karşılaştırmak için iki farklı atık su örneği incelediler. Biri çoğunlukla akışkan ve sıvı formda olan atık su, diğeri ise yerleşmiş tortu biçiminde katılar içeren atık su idi. Güncel araştırmaların çoğu akışkan olan atık sular üzerinde dursa da araştırma ekibi birçok virüsün katı maddelere karşı afinitesi olduğunu söylemekte. Bu yüzden katı örneklerde daha yüksek virüs konsantrasyonu bekleniyor. Dolayısıyla bunun, tespit etme ve tutarlı sonuçlar elde etmeyi arttıracağı belirtiliyor.

Araştırmacılar buna paralel olarak, yerleşmiş olarak bulunan katı numunelerin, sıvı örneklere kıyasla daha yüksek konsantrasyonlara sahip olduğunu ve SARS-CoV-2’nin daha iyi tespit edilebildiğini buldular.

‘’Bu sonuçlar, daha önce de düşündüğümüz gibi, katı örnekleri hedefleyerek ölçümler yapılmasının, toplumdaki COVID-19 vakaları hakkında hassas ve tekrarlanabilir ölçümler yapabilmesine olanak sağlıyor. Bu da vakalar henüz nispeten düşük sayıda iken, yükselen vaka eğilimlerini izleyebileceğimiz anlamına geliyor.’’ diyor Michigan Üniversitesi’nde İnşaat ve Çevre Mühendisliği’nde doçent olarak çalışan Krista Wigginton (Wigginton ve Boehm araştırmayı birlikte yönetiyorlar).

Araştırmacılar, San Jose – Santa Clara Bölgesel Atık Su Tesisi’nden 2020 Mart ortasından 2020 Temmuz ortasına kadar 100’e yakın katı numuneyi test ederek günlük konsantrasyon sayılarını hesapladılar. Daha sonra istatistiksel modelleme yoluyla bu konsantrasyonları ilçe tarafından sağlanan doğrulanmış COVID-19 vakaları ile karşılaştırdılar. Elde ettikleri sonuçların ilçede görülen vaka sayısı ile örtüştüğü görüldü. Ekibin öngördüğü gibi bu ilçede vaka sayıları Mayıs ve Haziran ayında düşüş gösterirken Temmuz ayında zirve yaptı.

Araştırma; yeni kırılma noktalarını belirlemenin, riskli bölgeleri bulmanın, azalan vakaların teyit edilmesinin ve halk sağlığı çalışanlarını bilgilendirmenin olası bir yolunu sunuyor. Okullar yeniden açıldığında bu teknoloji, ilçeler tarafından uygulanarak toplumdaki virüs yayılımının azaldığını belirlemek için uygulanabilir. Ayrıca, bireysel testler için kaynak yoksunluğu yaşayan bölgelerde bu teknolojinin kullanılma potansiyeli yüksektir.

Araştırmacılar, atık su testinin sınırlandığı yerleri daha iyi anlayabilmek ve bu sınırlamaları bir araya getirebilmek için hala gerekli olan bazı bilgi parçalarının olduğunu belirtiyor. Virüsün atık sudaki bozunma oranı, hasta olunduğunda viral RNA atılımının boyutu ve zamanı, farklı atık su tesislerinin değişen işleyişleri gibi faktörlerin testin sonuçlarını etkileme potansiyeline sahip olduğu belirtiliyor. Gelecekte bu faktörlerle ilgili yapılacak olan çalışmalar vaka eğilimleri hakkında daha iyi öngörüler sağlayabilecek gibi görünüyor.

Araştırma ekibi bu ay Kaliforniya’da her gün sekiz adede kadar atık su arıtma tesisini örneklemek üzere yeni bir pilot çalışma başlatıyor. Bu uygulama, hangi tür gerçek zamanlı verilerin halk sağlığı açısından daha yararlı olduğunu anlamayı amaçlıyor. Ekip tarafından geliştirilen bu yöntemler, gelecekte toplum içinde dolaşan COVID-19 dışındaki patojenlere yönelik atık suların izlenmesinde de kullanılabilecek.

Kaynak : phys.org

537 Kez Okundu

Büşra Salman

1997 yılında İstanbul’da doğdum. Lisansımı İstanbul Üniversitesi Kimya bölümünde tamamladım. Şu anda İstanbul Üniversitesi Çevre Mühendisliği bölümünde çift ana dal programında eğitim görmekteyim. Kimya ve çevre biliminin ayrılamaz bütünlüğünde araştırdıklarımı ve öğrendiklerimi insanlara aktarabilmek için İnovatif Kimya Dergisi’ne katıldım. İlgi alanlarım: nanokimya, yeşil kimya, analitik kimya

You may also like...

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com
Kopyalamak Yasaktır!