Kimya ile Şili’nin Lityum Tuzlu Su Tartışmalarının Çözümü
Lityum madenciliğinin su kaynaklarına zarar verdiğine dair kanıtların artmasıyla tuzlu suyun mineral olarak değil, su olarak yeniden sınıflandırılması, Şili’nin yerli toplulukların haklarını korumalarını ve madencilik şirketlerini daha sorumlu davranmaya ikna etmelerini sağlayabilir.
Araştırmacılar, lityum salamurasının bir mineral değil, bir tür su olduğunu kanıtladılar ve özellikle Şili’de elementin ekstraksiyonuyla ilgili tartışmaları çevreleyen temel bir soruyu yanıtladılar.
Ekip elde edilen bilgilerin lityum madenciliğinin tuzlu sulardan kaynaklanan çevresel ve insani etkilerini en aza indirmeye yardımcı olabileceğini umuyor. Temiz enerji ile iklim değişikliğini azaltma çabalarında elektrikli araçlar ve şebeke depolaması için daha fazla lityum-iyon aküye ihtiyaç duyulduğundan, lityum madenciliği hem tuzlu sularda hem de kayalarda hızla devam etmektedir.
‘’Pazar talebini karşılamak için lityum arzının genişlemesiyle birlikte, lityum madenciliği hızla genişliyor ve bununla birlikte çevresel komplikasyonları da artıyor’’ diyor çalışmayı yöneten Avustralya’nın Sydney Teknoloji Üniversitesi’nden Amir Razmjou. ‘’Tuzlu suyun su olduğu belliydi, ancak bunu kanıtlayan bilimsel, hakemli bir belge yoktu.’’
Su mu değil mi?
Şili’deki Salar de Atacama’nın engin tuz kayalıkları, küresel arzın neredeyse dörtte birini oluşturan dünyanın başlıca lityum üretim alanlarından biridir. Havza dağlarla çevrilidir ve milyonlarca yıl boyunca yağışların yeraltı rezervuarlarında sıkışıp kalmış tuzlu salamuraları toplamasına ve oluşturmasına izin vermiştir.
İki şirket – Şili SQM ve ABD merkezli Albemarle-tuz havzalarının altından 80 km2’yi aşan havuzlara tuzlu su pompalıyor. Burada milyonlarca litre su, güneş ısısı altında 14 aya kadar buharlaşarak lityum karbonata dönüştürülen konsantre lityum klorürün elde edilmesini ucuza getiriyor.
Ancak araştırmalar yaban hayatı için önemli olan göletler ve yeraltı tatlı su rezervlerinin olumsuz etkilendiğini gösteriyor. Yerli topluluklar, çevreciler ve bazı araba şirketleri bile bu konuda değişiklik talep edilmesini istedi. 2019’da bir Şili mahkemesi, sqm şirketinin faaliyetlerini genişletme başvurusunu engelledi.
Atacama’nın salamurası %25 tuz içermektedir ve çoğunlukla sodyum ve potasyumdan oluşur. Lityum, tuzlu su içeriğinin sadece %.15’ini oluşturur. Kalan %75 sudur. Tuzlu suyun bir tür su olduğu açık görünse de, dikenli bir konudur. Şili’deki tuzlu su geleneksel olarak bir mineral olarak kayıtlara geçmiş ve madencilik şirketlerine lisans veren devlete aittir. Bu şirketler bu şekilde kalmasını istiyor.
Resmi olarak su olarak belirlenirse, tuzlu su madenciliği daha sıkı düzenlemelere tabi olacak ve karbon emisyonlarını artıracak pahalı ve enerji yoğun ekstraksiyon yöntemleri gerektirecektir. Aynı zamanda, salamurayı su olarak sınıflandırmak, genellikle su haklarına sahip olan Yerli gruplara, madencilik genişlemesini ve salamura ekstraksiyonunu sınırlamak için daha güçlü bir ses verebilir.
Tuzlu suyun su olarak doğru tanımıyla çalışmak, elektrikli araç aküsü endüstrisini besleyen lityum ekstraksiyonunun etkilerinin en aza indirilmesini ve iklim değişikliğinin etkilerinden daha şiddetli görülmemesini sağlamak kritik öneme sahiptir: ilk etapta çözmeye çalıştığımız sorun budur diyor Razmjou.
Kaynak: chemistryworld.com