Adolf von Baeyer
Adolf von Baeyer 31 Ekim 1835 tarihinde Almanya’nın başkenti Berlin’de oldukça kültürlü ve eğitimli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Johann Jakob Baeyer, Avrupa jeodezik ölçüm sisteminin yaratıcısı olarak bilinen bir generaldi ve Prusya ordusunda görev yapmaktaydı. Annesi ise ünlü Alman yazar Julius Eduard Hitzig’in kızı Eugenie’ydi. Adolf von Baeyer, beş kardeş arasında en büyükleriydi. Adolf Baeyer, Adelheid (Lida) Bendemann ile 1868’de evlendi. Üç çocuğu oldu; Adolf’un öğrencileriden birisi olan Oskar Piloty ile evlenen bir kızı ve iki oğlu; Hans ve Otto. Hans, Münih Üniversitesi’nde tıp profesörü olurken, Otto Berlin Üniversitesi’nde fizik profesörü oldu.
Oldukça meraklı bir çocuk olan Adolf, sekiz yaşına geldiğinde, hurma tohumlarını belirli bir sırada dikerek süt, şarap ve mürekkeple art arda besledi. On iki yaşına geldiğinde daha başarılı deneyler yapmaya başlamıştı ve tam olarak da bu yaşta yeni bir bakır tuzu keşfetti.
Adolf orta ve lise öğrenimini Friedrich-Wilhelms Gymnasium’da yaptıktan sonra 1853 yılında Berlin Üniversitesi’ne katılarak matematik ve fizik konularında dersler aldı. Fakat kısa süre içerisinde gerçek ilgisinin matematik veya fizik değil de kimya üzerine olduğunu fark etti ve bunun sonucunda 1816 yılında, Heidelberg’deki Robert Wilhelm Eberhard Bunsen’in laboratuvarına katılarak Bunsen ile çalışmaya başladı. Orada Alman organik kimyager Friedrich August Kekulé’nin yanında metil klorür üzerinde çalıştı. Bu çalışmanın sonucu 1857’de yayınlandı. Ardından Kekulé’nin Heidelberg’deki özel laboratuvarına katıldı ve kendisiyle yaratıcı yapı teorisi üzerinde çalışmaya başladı. Adolf von Baeyer, 1858’de kakodil bileşikleri hakkındaki çalışması ile doktorasını aldı. Baeyer çalışmalarını Heidelberg’de Kekulé’nin laboratuvarında yapmış olsa da, Berlin Üniversitesi’nden mezun oldu.
Adolf doktorasını aldıktan sonra, Gent Üniversitesi’nde profesör olan Kekule’ye tekrar katıldı. Burada Baeyer, Barbitürik asitin keşfedilmesinde önemli bir yere sahip olan ürik asit üzerinde çalıştı. Ardından barbitürik asiti keşfetti ve uyku haplarının önemli bir bileşeni olan barbitürat, bu asitten elde edildi. Bu tez, Adolf von Baeyer’i üniversitede öğretim görevlisi olması için nitelikli bir hale getirmişti.
Böylece Adolf von Baeyer, akademik kariyerine 1860 yılında Berlin Gewerbe- Akademisi’nde (Ticaret Akademisi) organik kimya dersleri vererek başladı. Burada kendisine az bir ücret veriliyordu fakat akademik hayatına burada başlamasının asıl sebebi Berlin Gewerbe Akademisi’nin kendisine sağladığı geniş laboratuvar kullanımı şartlarıydı. Kullanımına sunulan bu geniş laboratuvarlarda en büyük icadı olan indigonun araştırmalarına başladı. İndigonun laboratuvar ortamında keşfine kadar olan sürede, mavi renk pigmentleri sadece Hindistan’da yetişen indigo bitkilerinden elde edilebiliyordu. Sonuç olarak da indigo bitkilerinin tedariği sınırlı ve fiyatları çok yüksekti. Kimyacılar için pigmenti sentetik olarak üretmek ve uygun bir fiyata sunmak büyük bir zorluktu. Bu, adeta kimyacıların birbirleriyle bir yarış haline girmelerine neden olmuştu. Baeyer, indigo ile ilgili çalışmalarına 1865 yılında başlamış olmasına rağmen, akademide çalışırken indigo deneylerini tamamlaması yıllarını aldı. İndigonun karmaşık doğası, Adolf’un indigo üzerindeki çalışmalarını çok zor ve zaman alıcı bir hale getirmişti.
Baeyer 1866 yılında çalışmaları devam ederken, Berlin Üniversitesi’nde kimya bölümüne yardımcı doçent unvanıyla atandı. Aynı yıl çinko tozu kullanarak oksindolü indole indirgedi ve 1869’da Baeyer-Emmerling indol sentez yöntemini önerdi. 1871 yılında Baeyer, Strasbourg Üniversitesi’ne bir profesör olarak katıldı ve indigo üzerine olan çalışmaları arasında çeşitli ürünler ile ilgili deneylerine de devam etti. Formaldehit içindeki karbondioksit asimilasyon teorisi burada görev yaptığı sırada oluşmuştu. Baeyer ayrıca fenolftaleinin sentezini burada keşfetti ve yine bu dönemde sentetik olarak floreseini elde etti. Dört yıl sonra 1875 yılında, Münih Ludwig Maximilian Üniversitesi’ne kimya profesörü olarak geçti ve 20 Ağustos 1917’de Starnberger See’deki evinde felç geçirerek yaşama veda edene kadar orada kaldı. Burada mükemmel bir kimya laboratuvarı kurma fırsatı bulmuştu ve zamanla yaşlanmasına rağmen indigo üzerinde tam güçle çalışmaya devam etmişti. 1882’de Bayer “Baeyer-Drewson İndigo Sentezileri” mekanizmasını yayınladı. Laboratuvar ölçeğinde indigo üretmek için kolay bir yol olduğu ortaya çıkmıştı. Ancak, ertesi yıla kadar Baeyer’in indigonun yapısını tam olarak belirleyebileceği bir şey olmamıştı. 1881 yılının başlarında Baeyer, Indigo ile ilgili çalışmalarından ötürü Londra Kraliyet Cemiyeti tarafından Davy Madalyasına layık görüldü. 1884’te Amerikan Sanat ve Bilim Akademisinin Yabancı Onur Üyesi seçildi ve Baeyer, 1885’te ellinci doğum gününde soyluluk derecesine layık görüldü ve o zamandan beri Adolf von Baeyer olarak bilinmeye başlandı.
İndigo üzerindeki çalışmaları dışında Baeyer, asetilen ve poliasetilen gibi birçok başka ürün üzerinde de çalışmıştı. Karbon halkalarının ünlü ‘Baeyer gerinim teorisi’ bu deneylerin sonuçlarından türetilmişti. Buna ek olarak, kendisi ve ekibi benzen oluşumunu incelemiş ve siklik terpen konusunda araştırmalar yapmıştı. Ayrıca siklik keton üzerinde çalışmış ve 1899’da Baeyer-Villiger oksidasyon teorisini yayınlamıştı. Organik peroksitler ve oksonyum bileşikleri üzerine olan çalışmaları da kimyagerler arasında büyük ilgi uyandırmıştı. 1900’den itibaren Baeyer trifenilmetan üzerinde çalışmalara başladı. Bu çalışmalardan pigmentlerin kimyasal komposizyonları ile ilgili yeni bir fikir geliştirilmeye başlanmıştı. Dahası, onun bu çalışmaları, organik maddelerin optik özellikleri ile iç atom yapısı arasındaki ilişkiyi anlaşılmasında büyük ölçüde yardımcı olmuştu.
1905 yılında Adolf von Baeyer, “Organik boyalar ve hidro-aromatik bileşikler üzerine yaptığı çalışmalarla organik kimyanın ve kimya endüstrisinin ilerlemesindeki hizmetlerinden ötürü” Kimya Nobel Ödülü’nü aldı.
Adolf von Baeyer, Münih Üniversitesi’nde hayatının sonuna kadar çalışmaya devam etti. O dönemde organik kimya alanında en tanınmış öğretmenlerden biri olarak kabul edilen Baeyer, kariyeri boyunca, daha sonra tanınmış akademisyenler olan, en az elli yetenekli öğrenciyi yetiştirmiştir.
Özet olarak Baeyer’in temel çalışmaları
Tamamlanması yaklaşık on sekiz yıl süren indigo sentezi, Baeyer’in en önemli çalışmalarından biriydi. Onun formülü sadece pigmentin laboratuvar üretimi için yapılmış olmasına rağmen, çalışmaları daha fazla deneme için yapılmasında yol gösterici oldu ve 1897’de indigo ticari olarak üretilmeye başlandı.
Temel olarak asit baz tritrasyonlarında kullanılan bir kimyasal bileşik olan fenolftaleinin sentezi, Baeyer’in 1871’de yaptığı en önemli çalışmalardan bir diğeridir. Ürünü elde etmek için ftalik anhidriti asidik koşullar altında iki eşdeğer fenol ile yoğunlaştırdı.
Birçok uygulama için floresan izleyici olarak kullanılan sentezlenmiş fluoresein, Baeyer’in bir diğer önemli çalışmalarındandır. 1871’de Baeyer, Friedel-Crafts reaksiyonu ile çinko klorid varlığında ftalik anhidrid ve resorsinolden sentezlenmiş fluoresein hazırladı.