Araştırmalara Göre, COVID-19 Aşı Adayları Umut Vadediyor

Araştırmalara Göre COVID 19 Aşı Adayları Umut VadediyorPittsburgh Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri, COVID-19 pandemiğine yol açan yeni bir virüs olan SARS-CoV-2’a karşı olası bir aşının duyurusunu yaptı. Farelerde test edildiğinde, parmak ucu büyüklüğünde bir bant yoluyla verilen aşı, virüsü etkisiz hale getirmek için yeterli olduğu düşünülen miktarlarda SARS-CoV-2’ye özgü antikorlar üretmektedir.

EBioMedicine’te yayınlanan makale, COVID-19 için aday bir aşıyı tarif eden dış kaynaklı enstitülerden bilim insanlarından gelen eleştirilerden sonra yayınlanan ilk çalışmadır. Araştırmacılar, daha önceki koronavirüs salgınları sırasında zaten bir altyapı hazırladıkları için hızlı davranabildiler.

“SARS-CoV üzerinde 2003 yılına, MERS-CoV üzerinde ise 2004 yılına ait tecrübelerimiz vardı. SARS-CoV-2 ile oldukça yakından ilişkili olan bu iki virüs, spike protein adı verilen özel bir proteinin virüse karşı bağışıklık oluşturduğunu bize öğretmiştir. Yeni virüsle tam olarak nereden savaşacağımızı biliyorduk. İşte bu yüzden aşı araştırmalarına kaynak sağlamak önemlidir. Bir sonraki salgının nereden geleceğini asla bilemezsiniz,” demiştir Pitt Tıp Fakültesi’nde Doç Dr. Andrea Gambotto.

“Bu aşıyı hızlı bir şekilde geliştirme yeteneğimiz, çeşitli alanlardan uzmanlarla ortak bir amaç doğrultusunda birlikte çalışan bilim insanlarından kaynaklanmaktadır,” demiştir Pitt Tıp Fakültesi Dermatoloji Bölümü Başkanı Prof. Louis Falo.

Yakın zamanda klinik deneylere giren deneysel mRNA aşısı adayıyla karşılaştırıldığında, bu makalede tanımlanan, yazarların Pittsburgh Koronavirüs Aşısının kısaltması olarak PittCoVacc dediği aşıda, bağışıklık kazandırmak için virüs proteininin laboratuvarda yapılmış parçalarını kullanarak daha bilinen bir yaklaşım izlenmiştir. Bu da şimdiki grip aşılarının çalışma şekli ile aynıdır.

Araştırmacılar aynı zamanda potansiyeli arttırmak için mikro iğne dizilişi denilen yeni bir yaklaşım kullanmıştır. Diziliş, spike protein parçalarını deriye veren 400 adet küçük iğneyi içeren, parmak ucu büyüklüğünde bir banttır. Bu bant, bir yara bandı gibi davranır ve içerdiği tamamen şeker ve protein parçalarından yapılan iğneler, basit bir şekilde deriye uygulanır.

“Bunu, çiçek aşısının deriye verilmesi için kullanılan orijinal çizik yöntemini temel alarak geliştirdik, fakat yüksek teknolojili versiyonu olarak bu daha etkili ve çok daha acısızdır – cırt cırt bant gibi bir his verir,” demiştir Falo.

Ayrıca, sistem büyük oranda geliştirilebilirdir. Protein parçaları bir “hücre fabrikası” tarafından üretilmektedir, SARS-CoV-2 spike proteinini ifade etmek üzere işlenmiş kültürü yapılmış hücre tabakaları üst üste istiflenerek verim arttırılır. Proteini saflaştırma işlemi endüstriyel ölçekte de yapılabilir. Mikroiğne dizisinin seri olarak üretilmesi, protein-şeker karışımının bir santrifüj kullanılarak döndürülmesini içerir. Aşı bir kez üretildi mi, oda sıcaklığında, ihtiyaç olana kadar bekletilebilir, bu da taşıma ve depolama esnasındaki soğutucu ihtiyacını azaltır.

“Çoğu aşı için hangi ölçekte başlayacağınızı belirtmenize gerek yoktur,” demiştir Gambotto. “Ancak salgına karşı hızlı bir şekilde bir aşı geliştireceğiniz zaman, ilk gereklilik budur.”

Farelerde test edildiğinde 2 haftalık mikroiğne uygulaması kapsamında PittCoVacc, SARS-CoV-2’ye karşı bir antikor dalgası üretti.

Kobay hayvanlar henüz uzun vadeli olarak izlenmedi, ancak araştırmacılar aşının uygulandığı farelerin virüsü en az 1 yıl etkisiz hale getirmeye yetecek seviyede antikor ürettiğine dikkat çekmiştir ve şimdiye dek SARS-CoV-2 aşısı uygulanmış hayvanların antikor seviyeleri de aynı eğilimi göstermektedir.

Daha da önemlisi, SARS-CoV-2 mikroiğne aşısı, gamma radyasyonu ile sterilize edildikten sonra bile etkisini sürdürmektedir, bu da ürünü insanda kullanım için uygun hale getiren anahtar bir adımdır.

Yazarlar, faz-I insan klinik deneyinin başlatılacağı düşüncesiyle Amerikan Gıda ve İlaç Kurumu’ndan yeni araştırma ürünü ilaç başvurusu için uygulama sürecindeler.

“Hastalarda uygulanması en az 1 yıl, belki de daha fazla süre gerektirmektedir,” demiştir Falo. “Bu özel durum şimdiye dek gördüklerimizden farklıdır, bu yüzden klinik gelişim prosesinin ne kadar süreceğini bilmiyoruz. Son zamanlarda yapılan normal süreç revizyonları, bunda daha hızlı ilerleme kaydedebileceğimizi göstermektedir.”

Çalışmaya sonradan katılan yazarlar, Pitt Üniversitesi’nden Eun Kim, Dr. Geza Erdos, Shaohua Huang, Thomas Kenniston, Dr. Stephen Balmert, Cara Donahue Carey, Dr. Michael Epperly, Dr. William Klimstra, ve Dr. Emrullah Korkmaz ve Erasmus Tıp Merkezi’nden Bart Haagmans’tır.

Kaynak: sciencedaily.com

390 Kez Okundu

Hacer Demir

27 Nisan 1993’te Bursa’da doğdu. Uludağ Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü ve Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Marka İletişimi bölümü mezunu. UÜ Endüstri Mühendisliği Bölümü'nde yüksek lisans yapıyor. İlgi duyduğu alanlarda eğitim ve programlara katılmayı, yeni şeyler öğrenmeyi ve kendini geliştirmeyi seviyor. Yenilikçi haberleri takip etmeyi ve çeviri yapmayı sevdiği için 2017 yılından bu yana İnovatif Kimya Dergisi ekibinde yer alıyor.

You may also like...

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com
Kopyalamak Yasaktır!