Avustralya: Dünyaya İklim Hareketinin Nasıl Göründüğünü Gösteriyor

Avustralya Dünyaya İklim Hareketinin Nasıl Göründüğünü Gösteriyor

Fotoğraf : Austuralya Başbakanı Scott Morrison’ın Victoria’daki bir yangın alanına ziyareti.

Orman yangınları bir uyandırma çağrısıdır. Ülke liderleri artık kamuoyu üzerinde ezici kanıtlarla hareket etmeli.

Geçen Kasım ayında, kontrol edilemeyen yangınları Avustralya’nın o büyük kıyılarında kükremeye başladığında, insanlar sormaya başladı ” Böyle aşırı bir olay iklim değişikliğine bağlanabilir mi?”

Başbakan Scott Morrison soruyu bir şekilde atlattı. Yangınların en büyük etkiye sahip olduğu Yeni Güney Galler eyaletinin başbakanı Gladys Berejiklian, ortaya çıkan felaket sırasında iklim değişikliği hakkında konuşmanın sırası olmadığını söyledi. İki ay sonra, bu sezonki yıkıcı yangın en az 28 kişiyi, tahminen bir milyar yerli hayvanı öldürdü, yaklaşık 10 milyon hektar bitki örtüsü yaktı ve 2.000’den fazla evi yok etti.

En önemli öncelik hayatları ve ekosistemleri korumaktır. Ancak ulusun liderleri, sadece iklim değişikliği hakkında konuşmak zorunda olmadıklarını değil, aynı zamanda onu yönlendiren emisyonları azaltmak için kararlı bir şekilde hareket etmeleri gerektiğini kesinlikle fark etmeli.

Avustralya liderleri uzun yıllardır iklim değişikliğinin kontrol edilemeyen yangınlarını daha da kötüleştireceğini biliyorlardı. Ulusal ve eyalet hükümetleri tarafından 2008 yılında başlatılan bağımsız bir raporda, 2020’den itibaren yangın mevsimlerinin daha erken başlayıp daha geç sona ereceği ve daha yoğun olacağı konusunda uyarıda bulundu.

Ancak Nature’ın sık sık bildirdiği gibi, ülkenin politikacıları, insan faaliyetlerinin iklim değişikliğine neden olup olmadığı konusunda  ( onca boğucu bilimsel kanıt karşısında) on yıl süren argümanların boşa harcanmasıyla bu önerilen iklim değişikliği hareketini ertelediler. Kuşkusuz bunun bir nedeni, dünyanın en büyük kömür ihracatçısı olan Avustralya’nın, kömür ihtiyacı olan  ülkelerin ihtiyaçlarına tekrar tekrar öncelik vermesi.

Yeterli Değil

Hükümet şimdi, 2015 Paris iklim anlaşması kapsamındaki taahhüdünü yerine getirmek için 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarını 2005 seviyelerinin% 26-28 oranında azaltmanın yolunda olduğunu söylüyor. Plan; çiftçilere ve işletmelere yerli bitki örtüsünü restore etmek veya korumak için ödeme yapma politikası ve enerji verimliliğini teşvik eden bir program içeriyor.

Ancak, Avustralya ya da diğer ülkelerden olsun, böyle bir ölçekte taahhütler, ısınmanın sanayi öncesi seviyelerin 2 ° C’ın altında yani anlaşmanın amacı ile sınırlanması için yetersiz. Ve Avustralya’nın planlanan kesintilerinin önemli bir kısmı, gerçek emisyon azaltımlarından ziyade muhasebe hileleriyle sağlanacak. Hükümet, bir önceki iklim anlaşması olan 1997 Kyoto Protokolü kapsamında hedeflerini aşarak biriktirdiği ‘kredilerden’ yaklaşık yarısı (367 milyon ton sera gazı) gelmesini planlıyor. Bu, gerçek kesintilerinin 2005 seviyelerinden% 15 olacağı anlamına geliyor. Paris anlaşmasını imzalayan başka hiçbir yüksek gelirli ülke Kyoto kredilerini bu şekilde transfer edeceğini söylemedi.

Felaket; Araştırmalara göre Avustralya’daki Orman Yangınları Raydan Çıkmış Durumda

Geçen haftaki uluslararası öfkeden sonra Morrison yön değiştirdi. Yangınların bir sonucu olarak, hükümetin kontrol edilemeyen yangınları, ısı dalgaları ve kuraklık gibi aşırı olaylara karşı direnç ve uyum sağlayan eylemlere nasıl odaklanacağı hakkında konuşmaya başladı.

Avustralya için bu önemli bir hamle ancak yeterli değil. Hükümet emisyonlarını azaltmak için daha fazlasını yapmak zorunda. İklim değişikliğinin etkisine, nedenini ele almadan tepki vermek; insanları sigara içmeye devam ederken akciğer kanseri için tedavi etmek gibidir.

Avustralya’nın trajedisi, daha aşırı yangınların zaten tahmin edildiği yönündedir. Yüzlerce metre küp sera gazı emisyonu, küresel emisyonlar sıfıra düşse bile dünyayı birkaç on yıl boyunca ısınmaya devam ettirir. Morrison hükümeti mevcut tercihini sürdürürse, ülkenin daha da şiddetli kuraklıklar ve yangınlar yaşayacağı muhtemel.

Morrison hükümeti bir seçim yapmak zorunda: Avustralyalıların geçmişte olduğundan daha kötü olan ancak yine de bir ölçüde yönetilebilecek bu tip yangınlarla yaşamasını mı istiyor? Yoksa vatandaşlarını bu sezondan daha kötü yangın koşulları ile riskine mi sokmak istiyor? Eğer hükümet ilk rolünün her zaman vatandaşlarını ve ülkesini korumak olduğunu kabul ederse, bu soruya sadece bir cevap verilebilir.

Avustralya gibi her bir ülkenin eylemlerinin kendi başlarına küresel ısınma üzerinde çok az fark yaratacağını sık sık duyuyoruz. Ancak bu sebeple küresel anlaşmalar var. Herkes birlikte hareket ettiğinde değişim gerçekleşecek. Avustralya, Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Avrupa Birliği ve diğerlerinin yanı sıra, hane halkı, endüstri, ulaşım ve daha fazlası için enerjinin karbondan arındırılmasında öncülük etmeliyiz.

İklim değişikliği araştırmacıları ile tartışmak yerine, Avustralya hükümetinin bu geçişi hızlandırmak ve değişim geldiğinde yaşamların ve geçim kaynaklarının mümkün olduğunca korunmasını sağlamak için onlarla birlikte çalışması gerekiyor. İklim değişikliğinin ön saflarında yer alan bir ülkenin başka seçeneği yok.

Kaynak : nature.com

470 Kez Okundu

Nurevşan Gündoğdu

22 Ağustos 1998 Kütahya Emet doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimlerimi Niğde'de bitirdim. 2016 yılında Marmara Üniversitesi Biyoloji bölümüne başladım ve şuan son sınıf öğrencisiyim. Aynı zamanda ISWA Young Professionals Group ve ÜNİHAK üyesiyim. 2019 Şubat ayında bilimdeki gelişmeleri siz kıymetli okuyucularımızla paylaşmak için İnovatif Kimya ailesine katıldım.

You may also like...

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com
Kopyalamak Yasaktır!