David Van Goorle
Doğal Felsefe, Madde Teorisi.
Gorlaeus, Aristoteles’nun madde teorisine alternatif olarak önerdiği modern atomizmin kurucularındandı. Atomik bileşikler hakkındaki fikrinden dolayı, aynı zamanda kimyanın gelişimine katkı sağladığı düşünülmektedir.
Gorlaeus’un son günü göz önüne alındığında biyografisi oldukça şaşırtıcıdır. 21 yaşında genç bir teoloji öğrencisiyken vefat etti. Aslında, bilimsel itibarı tamamen ölümünden sonra, belli bir gecikme ile başladı. 1611’de Leiden’da yazdığı iki el yazması, büyük Exercitationes Philosophicae (Felsefe Egzersizi) ve kısa bir eser olan Idea Physicae (Fizik Fikri), sırasıyla 1620 ve 1651’de yayınlandı.
Babası David Gorlaeus Sr. ile yaptığı yazışmalardan yola çıkılarak simyaya olan ilgisinin aileden geldiği sanılıyor. Yine de, genç Gorlaeus’un doğal felsefedeki yetenekleri tüm felsefi ve teolojik kaynaklardan daha üstündü. 1606 ve 1610 yılları arasında Franeker’de lisans öğrencisi olan Gorlaeus, astronomi, meteoroloji ve doğal felsefe alanlarındaki son gelişmeleri Aristotelian çerçevesinde birleştiren Henricus de Veno’nun nispeten yenilikçi doğal bilimler dersini takip etti. 1610 yılına gelindiğinde, Gorlaeus, kan hücreleri ve dokular arası boşluklar hakkında bir dizi doğal fenomeni açıklayan Julius Caesar Scaliger’in Exercitationes Exotericae’sının (1557) etkisi altına girdi. Scaliger, Gorlaeus’un iki kitabında da bahsi geçen son yazar olarak yer aldı ve sık sık alıntılamalarla aktarıldı.
Scaliger kendini bir Aristotelesci ve anti-atomist olarak tasvir ederken, Gorlaeus’un güçlü anti-Aristoteles fiziğinin atomlar arası etkileşimine tamamıyla güveniyordu. Bir teoloji öğrencisinin neden böyle bir sistemi geliştirmesi gerektiğini anlamak için 1611 yılı koşullarını göz önüne almamız gerekir. Kalvinizm’in iki farklı akımını birbiriyle karşı karşıya getiren bir kriz, Leiden Üniversitesi’nde Gorlaeus’un yeni kayıt olduğu teoloji fakültesinde doruk noktasına ulaşmıştı. Bu krizin çıkış noktası, dine sadık olanların cennete seçilmesinin sonsuzdan beri Tanrı tarafından önceden belirlenmediğini savunan Ortodoks olmayan bir profesörün, Jacob Arminius’un, meslektaşı Franciscus Gomarus ile tartışmasıydı. Hızlı bir şekilde ulusal ve gerçekte uluslararası bir meseleye dönüşen sözde Arminian çatışması, güçlü siyasi görüşlere sahipti, fakat kavramsal olarak ilahi ve beşeri nedensellik doğası, zaman ve sonsuzluk, yer ve her yerde var olma ve determinizm ve özgür irade gibi felsefi kavramların etrafında dönüyordu. 1609’da Arminius öldüğünde onun yerine geçmesi için Conrad Vorstius seçildi, ancak 1611’de Leiden’e gelişinde sapkınlıkla suçlanıyordu. İngiltere Kralı I. James’in şahsen aksini ispatladığı iddia edilen sapkınlıklardan bazılarının Tanrı hakkındaki fizikçi anlayışında yer aldığı söyleniyordu; bu anlayış, Alman tıp profesörü Nicolaus Taurellus’un metafiziğinden ilham almıştı. Sorun şu ki, Arminian davasının bir partizanı olan Gorlaeus’un, hem Vorstius hem de Taurellus’un yazılarını çabucak tanıması ve onun atomizmi, özellikle Taurellus’un metafizik alanında bulduğu ontolojinin radikalleşmesi olarak anlaşılabilir olduğuydu.
Gorlaeus’un Sistemi
Onun Idea Physicae’sinin merkezinde yer alan Gorlaeus’un atomizmi, Exercitationes Philosophica’da daha eksiksiz bir şekilde yer almaktadır. Orada, felsefe “varlıkların çıplak bilgisi” olarak tanımlanır ve böylece ontoloji ile özdeşleştirilir. Gorlaeus’un yazmış olduğu her disiplin, fiziğin doğal varlıklar ile uğraştığı bir varlık türüne çözüm buluyor. Ontolojisi, sayısal olarak eşsiz, tamamen var olan, değişmeyen ve bölünemez olarak tanımlanan kendi kendine yeten varlıklar (entia per se) ile birkaç entia toplandığında ortaya çıkan kazayla oluşan kompozisyonlar (entia per accidens) arasında ayrım yapmaktadır. Başta metafiziksel anlamda olmasına rağmen gerçekliğin bu görüşü esasen atomistiktir. Evrenselliği inkar edip sadece bireylere izin vererek, ortaçağ nominalizmine de çok minnettardır. Kendini barındıran tek varlıklar Tanrı, melekler, ruhlar ve fiziksel atomlardır, oysa insanlar dahil tüm diğer varlıklar geçici bileşiklerdir. Gorlaeus’un Taurellus’tan aldığı “kazara var olma” olarak insanın tanımı, René Descartes’ın arkadaşı Henricus Regius tarafından yapılan 1641 üniversite tartışmasında kullanıldı ve Descartes ile Aristoteles üniversite kuruluşu arasındaki ilk çatışmayı tetikledi. O zamandan bu yana Gorlaeus, bir şekilde yanıltıcı bir şekilde dekartçılığın atası olarak görülüyordu.
Onun atomizmi öncelikle metafizik olmasına rağmen, Gorlaeus, fizik ve kimya alanlarına uygulamak için çok zaman ve çaba harcadı. Aristoteles’nun yer kavramını reddetmekle, atomların mutlaka doldurulması gereken mutlak bir alanda hareket ettiğini savundu. Miktarı bilinmekle birlikte, atomlar daha da genişletildi ve bunların kuru (toprak atomları) ve ıslak (su atomları) olmak üzere iki türden geldikleri söylendi. Bütün doğal cisimler bu iki atom çeşidine dönüştürülebilirdi. Ateş, sıkıca paketlenmiş/bir araya gelmiş atomların sürtünmesi ile açıklanırken, hava, bütün boşlukları dolduran ve gökyüzü sıcaklığını iletebilen ama bileşiklerle birleştirmeyi başaramayan gerçek, ancak temel olmayan bir madde olarak tanımlanır. Kütleler yoğunluğu azaldığında atomlar arasına havanın girişine sebep olur; havanın oksijeni kendiliğinden azalamaz veya hava kendiliğinden yoğunlaşamazdı. Üst düzey bileşiklerin gelişen fiziksel ve kimyasal özellikleri, ıslak ve kuru ile ortam havasından temel atomlara iletilen “gerçek kazalar” olarak isimlendirilen sıcak ve soğuğun temel niteliklerinin karıştırılmasından kaynaklanmaktadır. Bu çerçevede, Gorlaeus, maddelerin en yaygın fiziksel ve kimyasal özelliklerini, ortam ısısının veya soğuğun etkisi altında etkileşen atomların yarattığı “mizaç” olarak açıkladı. Bu girişiminde belirli bir yaratıcılık sergilemesine karşın ilahi varlık aynı zamanda atomların daha karmaşık yapılardan oluşmasından da sorumludur. Yine de kutsal bir biçimde aşağı kuvvet etkisi olarak tanımladığı ağırlık gibi ek unsurları tanıtmak zorunda kaldı.
Hiçbir zaman gerçekten etkili olmasa da, Gorlaeus’un görüşleri Ermeni çevrelerinde, ilahi ve insanlık arasındaki ilişkinin açıklaması ve doğal kütlelerin davranışı için yaptığı “kompozit ontolojinin” etkilerinin takdir edildiği hem Belçika, Lüksemburg ve Hollanda’yı kapsayan coğrafi bölgede hem de İngiltere’de kabul edildi. Bilimsel bir bakış açısıyla daha açık ve güçlü olan Idea Physicae, dekartçılığın en parlak döneminde, çok geç ve daha da kötü bir şekilde yayınlanmanın talihsizliğini yaşadı. Mevcut kopyaların az sayıda olması, onun az sayıda yayıldığını ifade eder.
Gorlaeus’un Çalışmaları
Exercitationes philosophicae quibus universa fere discutitur philosophia theoretica et plurima ac praecipua Peripateticorum dogmata evertuntur. Leiden, Netherlands: In Bibliopolio Commeliano sumptibus viduae Iannis Comelini, 1620.
Idea physicae, cui adjuncta est Epistola cujusdam Anonymi de terrae motu. Utrecht, Netherlands: Johannes a Waesberge, 1651.