İnsan Bağışıklık Sistemi Hücrelerinin İneklerde Geliştirilmesi
Yapılan bir çalışmada, insan bağışıklık sistemi hücrelerinin ineklerde geliştirilmesi ile, ölümcül salgın hastalıklara tedavi imkanı doğacağı ortaya kondu.
İnsanlar üzerinde yapılan bir çalışmada, ineklerde geliştirilen bağışıklık sistemi hücrelerinin Mers virüsüne karşı dayanıklı olduğu ve bu hücrelerin diğer hastalıklar için de geliştirilebileceği ortaya kondu.
Toplum düzeyinde bağışıklıklık mücadelesi: geneteği değiştirilmiş ineklerin ürettiği antikorlar, gelecekte salgın hastalıkların tedavisinde kullanılabilir.
Genetiği değiştirilmiş inekler bağışıklık hücreleri için özel olarak yetiştirilebilir ve bu sayede Middle East respiratory syndrome, Mers (solunum yolu hastalığı) gibi ölümcül bulaşıcı hastalıkların tedavisinde kullanılabilir.
Araştırmacılar ilk kez, insanlardan alınan bağışıklık sistemi genlerinin ineklerin DNA´larına yerleştirilerek, virüs öldürücü antikor üretildiğini ve dahası, bu üretilen antikorların güvenli bir şekilde tekrar insanlara verilebileceğini ortaya koydu.
10 Ocak 2018´de Lanset İnfectious Dıseases dergisinde yayınlanan bu çalışma, yalnız Mers virüsüne karşı uygulanmakla kalmayıp, aynı zamanda geniş uygulama alanı bulabilecek, yeni bir potansiyel immunoterapi tedavisinin güvenliğini test etti. Mers virüsü ayrıca deve gribi olarak da biliniyor.
Bu ölümcül virüs, bulaştığı her üç kişiden birini öldürüyor. Orta Asya´dan Avrupa ve ardından İngiltere´ye yayılması ile bu virüs, 2013 yılında Dünya Sağlık Örgütü tarafından „bütün dünyayı tehdit eden“ bir virüs olarak tanımlandı.
Genellikle vücut tarafından enfeksiyona bir cevap niteliğinde üretilen antikorlar, ineklerde, Mers virüsünün inert formuna maruz bırakılarak üretildi, tıpkı asi uygulama yöntemi gibi. Sonrasında ineklerden alınan bu antikorlar, enfensiyonla savaşması için insanlara enjekte edilmek üzere, bağışıklık arttırıcı dozda immun hücreleri üretmek için arıtıldı. Bu teknik, aynı zamanda bu virüse daha önceden yakalanmış hastalar için de hızlı bir terapi olma niteliğinde.
„İnsan donörlerden alınarak yapılan antikor tedavi süreci oldukça yavaş ve genellikle küçül ölçekli. Bunun sebebi ise, antikorlar sadece yakın zamanda enfekte olmuş ya da aşı yaptırmış kişilerden alınabiliyor.“ diyen Leidos Biyomedikal Araştırma Merkezi baş araştırmacısı Dr. John Beigel, „Öte yandan büyükbaş hayvanlarda antikorlar, immunojen (virüsün antikor üretimini harekete geçiren bir formu) hazır duruma geldikten üç ay sonra, mümkün olduğu kadar çabuk üretilebiliyor.
Bu „Phase 1“ klinik araştırmaları ile daha çok, üretilen bu antikorların, terapisel etkinliği test edilmeksizin güvenli bir şekilde hastalara verilip verilemeyeceği üzerinde yoğunlaşıldı. Çalışma için sağlıklı gönüllülerle çalışıldı. Bu gönüllülerden 28´ine immunoterapi uygulanırken, 10´una plasebo verildi. Sıklıkla görülen yan etkiler, iki grupta da eşit gözlendi; ancak gerçek terapi uygulanan katılımcılar nispeten biraz daha fazla yorgunluk, ishal ve boğaz ağrısı şikayetlerinde bulundu.
Antikorlar katılımcıların vücudunda 90 gün kaldı. Bu sürenin Mers virüsünü yok etmek için yeterince uzun bir süre olduğu düşünüldüğünde, bu terapinin gelecekte de oldukça yararlı olabileceği söylenebilir. En önemlisi de burada çok çeşitli insan antikor hücreleri üretmek için, ineklere yapay kromozom, her katılımcının genetik kodlarının kopyasını içeren X ve Y biçimli DNA molekülleri verildi. Bu „trans-kromozomik inekler“ in ileride, 2014´te Batı Afrika´da hızla yayılan Ebola virüsü, ya da Brazilya´daki Zika salgını gibi ölümcül diğer hastalıklara da tedavi imkanı sunabileceği anlamına geliyor. Hatta, günümüzde ulusal ve global aşı kampanyalarına rağmen ölümle sonuçlanan ya da Ulusal Sağlık Örgütü (National Health Service, NHS)´nü bilhassa kışın zor durumda bırakan ciddi grip salgınları gibi yaygın hastalıklara karşı da kullanılabilir.
İnsanlar eskiye kıyasla çok daha kolay bir şekilde seyahat ve ya göç ettiklerinden, global salgınlar gün geçtikçe artan, ulusal sağlık ve güvenlik endişesine dönüşüyor. Aynı zamanda bu durum, hastalıkların kıtalar arası çok daha hızlı yayılması anlamına da geliyor.
Nottingham Üniversitesi Moleküler Viroloji Bölümü Profesörü Jonathan Ball, yukarıda bahsi geçen çalışmaya dahil olmamasına rağmen benzer açıklamayı yaparak, antikor terapilerinin yılan sokmalarına karşı kullanılan panzehirlerin dayank noktası olduğu ve bulaşıcı hastalıkların tedavisinde de giderek popülerleşen bir yöntem olma yolunda ilerlediği görüşünü paylaştı. Çalışmalarda hayvanların kullanılmasıyla çok daha hızlı bir proses sağlandığını ve bunun ekstra avantajları olduğunu vurgulayan profesör „ Çalışmanız için inekleri kullandığınızda, hayvanların oldukça büyük olan vücut ölçülerinden dolayı çok daha fazla antikor üretebilme imkanına sahip oluyorsunuz. Eğer bir de dişi inek kullanılırsa, üretilen bu önemli antikorlar süte de aktarilacagindan bir avantaj saglanabilir.“ dedi. Profesor Ball ayni zamanda, calismanin güvenilir veriler sundugunu vurgulamanin yaninda, bu yaklasimin enfeksiyon tedavisindeki basarisinin, sürecin gelisimi tamamlanincaya kadar belirsiz oldugunu söylemek gerektigine dikkat cekti.
Yine bu calismadan bagimsiz olan Wistar Enstitüsü Profesörü David Weiner, sadece üretimi 10 yillik bir süreci kaplayan bu büyükbas hayvanlarin bile, genetik mühendisligi acisindan oldukca önemli bir basari oldugunu dile getirirken, Lancet dergisine verdigi demecte, bu calismanin ileriki salgin durumlarinda olusturulacak tedavi arastirmalarinda ve ayni zamanda risk altindaki popülasyonun korunmasinda önemli bir adim oldugunu da aktardi.
Kaynak : independent.co.uk