İnsan Vücudundaki Bakteriler, Antibiyotiklerden Kaçmak için Şekil Değiştiriyor
Newcastle Üniversitesi’nde görevli araştırmacılar tarafından yapılan yeni bir çalışma, vücudumuzdaki bakterilerin, antibiyotiklerin etkisinden kaçınmak için nasıl değişim geçirdiklerini çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor.
Hasta olduğumuzda genellikle başvurduğumuz ilk şey, dolabımızda bulunan antibiyotikler olur. Fakat güvenli liman olarak gördüğümüz bu ilaçlar, gereğinden fazla kullanıldığı takdirde ölüme dahi sebebiyet verebiliyor.
Yaygın antibiyotik tüketimi, antibiyotiğe dirençli bakterilerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Ayrıca zatürre, tüberküloz ve bel soğukluğu dahil olmak üzere tedavi edilmesi zor olan sayısız enfeksiyona da yol açıyor. Araştırmacılar, tedavisi olan hastalıkların antibiyotik direnci sebebiyle 2050 yılına kadar yılda 10 milyon insanın ölümüne neden olacağını tahmin ediyor.
Bakterilerin antibiyotiklere dirençli hale gelmesinin altında, bakterin genomundaki değişiklik yatıyor. Örneğin, bakteriler antibiyotikleri dışarı pompalayabilir veya antibiyotikleri parçalayabilir. Ayrıca, bağışıklık sistemini, önlenebilir hastalıklara karşı dirençsiz hale getirebilir.
İngiltere’de bulunan Newcastle Üniversitesi’nden bir araştırma ekibi, bakterilerin antibiyotiğe karşı dirençli hale gelmek için kullandıkları bilinen başka bir metoda odaklandı. Ekip, bakterilerin antibiyotiklerin etkilerini pasifize edebilmek için insan vücudunda “şekil değiştirebildiklerini” keşfetti. Kısacası araştırmacılar, bakterilerin büyümeye devam etmeleri için genetik değişiklik gerektirmeyen bir süreç gerçekleştiğini söylüyor.
Hemen hemen tüm bakteriler hücre duvarı adı verilen bir yapı ile çevrilidir. Duvar, hücreyi çevresel baskılara karşı koruyan ve hücrenin patlamasını önleyen kalın bir ceket gibidir. Bakterilere düzenli bir şekil verir (örneğin, bir çubuk veya küre) ve verimli bir şekilde bölünmelerine yardımcı olur.
İnsan hücreleri ise bir “cekete” yani hücre duvarına sahip değildir. Bu nedenle, bağışıklık sisteminin bakterileri düşman olarak tanıması oldukça kolaydır, çünkü hücre duvarı gözle görülür şekilde farklıdır. Hücre duvarı bakterilerde var olduğu fakat insanlarda bulunmadığı için penisilin gibi en iyi ve en sık kullanılan antibiyotiklerler için mükemmel bir hedeftir. Başka bir deyişle, duvarı hedef alan antibiyotikler bize zarar vermeden bakterileri öldürebilir.
Bununla birlikte, bakteriler zaman zaman hücre çeperleri olmadan yaşayabilirler. Hücre duvarı olmayan bakteriler genellikle kırılgan hale gelir ve düzenli şekillerini kaybederler. Fakat aynı zamanda bağışıklık sistemimiz için kısmen görünmez hale gelirler ve özellikle hücre duvarını hedef alan her türlü antibiyotiğe karşı direnç kazanırlar. L formları olarak adlandırılan bu bakteriler, 1935 yılında mikrobiyolog Emmy Klieneberger-Nobel tarafından keşfedildi.
Özellikle idrar yolu enfeksiyonları ile ilişkili bakteri türlerine odaklanan araştırmacılar, E. coli ve Enterococcus dahil birçok farklı bakteri türünün insan vücudunda L formları olarak hayatta kalabildiğini keşfetti. Söz konusu gizli bakterileri, bakteriyel DNA’yı tanıyan floresan probları kullanarak saptayan araştırma ekibi, bunun daha önce kanıtlanmayan bir şey olduğuna dikkat çekiyor.
L formundaki bakterilerle ilgili yapılan çalışmaların yeterli olmadığını söyleyen araştırmacılar, ortaya çıkardıkları yeni bulguların antibiyotik direncine sahip bakterileri vücudumuzdan temizlenin bir yolunu bulmaya yardımcı olmasını umuyor.
Kaynak : webtekno.com