Kannabidiol Ürünlerinin Eczacılar Tarafından Sağlanan İlaç Yönetimine Etkisi

Kannabidiol Ürünlerinin Eczacılar Tarafından Sağlanan İlaç Yönetimine Etkisi

Geçtiğimiz senelerde tıbbi kenevir, özellikle kenevir tohumu yağı ve ürünleri, araştırma ve yasaların ele aldığı önemli bir konu haline geldi. CBD ismi verilen kenevir tohumu yağı, en yaygın kannabinoid türlerinden biridir ve inflamasyon, konvülsiyon, anksiyete ve bulantıları azalttığına dair çok sayıda araştırmaya konu oldu.

Walgreens ve CVS gibi ecza zincirleri, CBD ürünlerini eczanelerinde satmaya karar verdiler. CBD ürünlerinin tahmini perakende satışlarının 2020 yılına kadar 1.9 milyar Amerikan dolarına ulaşması bekleniyor. CBD ürünlerini ele alan yasalar ise bu akıma ayak uydurma amacı ile yavaş yavaş gözden geçirilmekte.

Herhangi bir kenevir kaynağından üretilen CBD’nin, daha önceden “Schedule I” olarak kategorize edilen bir madde olduğu için Kontrol Edilen Maddeler Yasası’na (CSA) göre yetiştirilmesi, işlenmesi, satılması ve dağıtılması yasa dışı kabul ediliyordu. Bu sebeple CBD’ye yönelik araştırmalar da oldukça kısıtlıydı. Bu yasaya göre CBD ile ilgilenen araştırmacıların Amerika’nın ecza ile ilgili yasaları ile ilgilenen DEA’ya kaydolup nitelikleri, araştırma protokolleri ve araştırmanın gerçekleşeceği kuruluş ile ilgili ek bilgiler de vermesi gerekli idi.

Amerika’da 2014 Tarım Poliçesi ile endüstriyel kenevir ile esrar yasal olarak ayrıldı ve kenevir ile ilgili araştırmalar, endüstriyel kenevir üretimi serbest olan eyaletlerde yüksek eğitim kurumlarında ve tarım bölümlerinde yasal hale getirildi. Daha sonraki dönemde 2018 Tarım Poliçesi, keneviri Kontrol Edilen Maddeler Yasası’ndan çıkartarak kenevirin üretimini, taşınmasını, satışını ve dağıtımını yasal hale getirdi. Bu sayede CBD dahil olmak üzere kenevir türevleri üzerine araştırma yapılması kolaylaştı ve yeni ilaçların geliştirilmesi süreci hızlandı.

ABD hükümeti keneviri en fazla yüzde 0.3 THC içeren esrarotu olarak sınıflandırdığı için yasalara göre kenevirden veya başka bir kaynaktan elde edilen CBD de yüzde 0.3’ten daha fazla THC içeremez.

Marihuana veya esrarotu bitkisinin tüm bölümlerinden elde edilen CBD, hâlâ literatürde bir “Schedule I” maddesi olarak geçmekte. Ek olarak, 2018 Tarım Poliçesi FDA’nın kenevir türevlerini denetleme otoritesini de FDCA altında açık bir biçimde muhafaza etti. FDA ise daha CBD’yi besin takviyesi veya gıda katkı maddesi olarak onaylamadı.

Ananda’nın Baş Bilim Yetkilisi ve kenevir bilimine yönelmiş bir doktora adayı olan Dr. Alex Capano, CBD’nin tıbbi tedavilerde birçok kullanımı olduğunu savunuyor. Bu kullanımlara örnek olarak ek tedavi yöntemi olarak kullanılan CBD’nin opioid bağımlılarında ağrı kontrolü konusunda yardım ettiğini ve uyuşturucuyu bırakınca ortaya çıkan semptomları azalttığını söylüyor. İlaveten Dr. Capano, işverenler tarafından yapılan uyuşturucu testlerini yüzde 0.3’ten daha az THC içeren CBD ile ilgili potansiyel bir problem olarak görüyor.

Bazı üreticiler, piyasa talebine THC içermeyen CBD üreterek ve pazarlayarak karşılık veriyor. Capano’ya göre bu tarz durumlarda bile CBD’nin reaktivitesi ve yanlış pozitifliğinden dolayı uyuşturucu testleri potansiyel bir problem olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca Capano’ya göre THC içermeyen CBD ürünlerinin tedaviye yönelik potansiyeli de daha az.

Hastaların CBD ürünlerine erişiminin artması ile eczacıların, hastaların ürünleri güvenli bir şekilde kullanabilmesi için potansiyel ilaç etkileşimlerine değinmeye hazırlıklı olması gerekiyor. FDA, 2016 senesinden beri ürünlerin etiketleri ve içerikleri arasındaki önemli tutarsızlıklar sebebi ile farklı üreticilere OTC CBD ürünlerinin üretimini durdurmalarını belirten birçok uyarı mektubu yolladı. Kalite kontrol sırasında bazı ürünlerin CBD içermediği ortaya çıktığı için FDA’nın sıkı kontrolü yoksunluğunda yanlış etiketlendirme problemi ortaya çıkabilir.

Ayrıca Capano’ya göre CBD üreticileri arasında standart bir üretim metodu olmadığı için ürünlerde empüriteler de olabiliyor. Bu sebeple mikrobiyolojik, pestisit ve ağır metal kontaminasyonları zararlı sonuçlar doğurabiliyor. Hastalar, bu tarz riskleri onaylanmış tedarikçilerden alım yapan eczaneler gibi güvenilir kaynaklardan CBD ürünleri alarak azaltılabilmekte.

In vitro deneyler, CBD’nin farklı ilaçlar ile potansiyel etkileşimlerini göz önüne seriyor. Standart bir ürünün olmaması, araştırma sonucunda kesin yargılara varılmasını engellese de CBD’nin 2D6, 3A4, 315 gibi CYP450 enzimleri ile P-glikoprotein’i inhibe ettiğine dair kanıtlar da mevcut. Bu enzimler ilaç metabolizmasında yaygın enzimler olduğu için CBD yağının kronik ağrı hastalarınca kullanımı, ilaçlar arası etkileşime sebebiyet verme potansiyeline de sahip ve bu sebeple bu ürünlerin kullanımı ile ilgili güvenlik endişesi duyuluyor.

Araştırmalar, CBD kullanımının opiyatların etkilerini artırdığını; barbitürat, sedatif ve antihistaminikler ile etkileşime girdiğini; alkol ile sinerjistik etkiye sahip olduğunu da gösteriyor.

Toplum eczacıları, bu sağlık trendine karşı ön safhalarda klinik olarak müdahale edebilecek pozisyondalar. OTC ürünleri birçok tüketiciye güvenli görünse de FDA’nın üreticilere yazdığı uyarı mektupları aksini göstermekte.

Eczacılar, hastaları olumsuz sonuçlara karşı koruyan savunucu pozisyonundalar. Eczacılar, kalite endişesi olan hastalara analiz sertifikalarını ortaya koyan CBD ürünlerini kullanmalarını tavsiye ederek ve önemli ilaç etkileşimlerinin daha ortaya çıkmadan farkında olmalarını sağlayarak yardımcı olabilirler. Bu nedenle eczacıların CBD ürünleri ile ilgili devam eden araştırmalarda ortaya çıkan gelişmelerden haberdar olmaları da oldukça önemli. Değişime uğrayan literatür ve bu konudaki kanıta dayalı güncel araştırmalardan haberdar olmak, eczacıların hastalarına en yetkin ve kapsamlı yardımı sunmaya devam etmelerini sağlamanın en etkili yolu.

Kaynak : pharmacytimes.com

1.314 Kez Okundu

İnovatif Kimya Dergisi

İnovatif Kimya Dergisi aylık olarak çıkan bir e-dergidir. Kimya ve Kimya Sektörü ile ilgili yazılar yazılmaktadır.

You may also like...

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com
Kopyalamak Yasaktır!