Küresel Hidrojen Yatırımları 500 Milyar Dolara Ulaşacak
Enerji, sanayi ve ulaşım sektörlerinde fosil yakıtlara alternatif olarak değerlendirilen hidrojene yönelik çalışmalara, küresel ölçekte 2030’a kadar 500 milyar dolar yatırım yapılması hedefleniyor.
Belçika merkezli Hidrojen Konseyi ve küresel danışmanlık şirketi McKinsey & Company iş birliğiyle hazırlanan “Hidrojen Öngörüleri Güncellemesi” başlıklı raporuna göre, bugüne kadar küresel ölçekte toplam 359 büyük kapasiteli hidrojen projesinin duyurusu yapıldı. Küresel iklim değişikliği ile mücadelede sıfır karbon ekonomisine ulaşma hedefleri kapsamında hükümetlerin fosil kaynaklardan bağımsız enerji sistemleri oluşturma çabası devam ederken, hidrojenin başta enerji sektörü olmak üzere fosil yakıt ağırlıklı tüm sektörlerde kullanımına yönelik çalışmalar hız kazandı. Hidrojen altyapı sistemlerinin oluşturulması, geliştirilmesi ve yeni boru hatlarının yapımını içeren çalışmalara yönelik yatırımların 2030’a kadar 500 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Rapora göre, söz konusu yatırımlarda, 141 proje sayısıyla rafineriler, amonyak ve metanol üretimi, çelik sanayi ve endüstriyel ham madde üretiminin öncelendiği büyük kapasiteli sanayi projeleri yer alıyor. Hidrojenin ulaşımda kullanımının yer aldığı proje sayısı 96 olurken, bu projelerde tren, gemi, kamyon ve binek araçlarda hidrojen kullanımı gibi alanlar ön plana çıkıyor. Toplam 56 proje hidrojenin son kullanıcıya ulaştırılması ve kullanımına odaklanırken, hidrojenin dağıtımı ve depolanmasını içeren 38 altyapı projesi bulunuyor. Son olarak toplam 28 proje, 1 gigavattan büyük, düşük karbonlu hidrojen üretimi tesislerinin oluşturulması veya geliştirilmesini amaçlıyor. Rapora göre, toplam yatırım tutarının yaklaşık 150 milyar dolarını kapsayan kısmı projelerin planlanma ve inşaat aşamasını içerirken mevcutta çalışır durumda olan projeler de destekleniyor. Ayrıca, düşük karbonlu hidrojen üretim kapasitesinin, yıllık bazda 2030’a kadar 10 milyon tona ulaşması öngörülüyor. Üretilecek hidrojenin yüzde 70’inin yenilenebilir kaynaklar kullanılarak elde edilmesi amaçlanıyor. Kalan yüzde 30’luk üretim kapasitesi ise karbon yakalama ve saklama teknolojileri kullanılarak ya da fosil kaynakların kullanımıyla gerçekleştirilecek.
Kaynak : yeniakit.com.tr