Zamana Karşı Aşı Geliştirmek
Fotoğraf : Aşıların klinik testi, olası olumsuz etkilerin önleyici faydadan daha ağır basıp basmadığını göstermelidir. Bu durum zaman alır ve büyük denemeler gerektirir.
Koronavirüs aşısı geliştirmek ne kadar sürer ve neden bu kadar zor? Chemistry World Dergisi’nden Derek Lowe aşı geliştirme süreciyle ilgili düşüncelerini paylaşıyor.
Aşı geliştirmekle ilgili birbiriyle ilişkili olan üç temel faktör vardır. Birincisi, herhangi bir aşının bağışıklık sistemi tepkisini modüle etmeye çalışması ve insan bağışıklık sisteminin aşırı derecede karmaşık olmasıdır. Evrimsel olarak, ciddi silahlar içeren olağanüstü çok katmanlı bir savunma sistemimiz var, ancak bu tür silahlar uygun şekilde hedeflenmezse bir felakete yol açabilir.
İkinci temel faktör ise çok açıktır: aşılar hasta olmayan insanlar üzerinde kullanılmak üzere tasarlanmıştır. Aşı, insan ırkının büyük bir çoğunluğuna ve sıklıkla bebeklere uygulanacaktır. Bu durum ilk iki faktörün kesişimini ortaya koyuyor: İnsan biyolojisinin potansiyel olarak en tehlikeli alanlarından birini manipüle etmeye çalışıyoruz, yeni terapimizi, hastalıkla karşılaşmamış milyonlarca hatta milyarlarca insana uygulamak istiyoruz. Bu durumun yan etki ve advers reaksiyon potansiyeli çok yüksektir.
İşleri daha da zorlaştıran üçüncü faktör, bağışıklık sisteminin kişiden kişiye değişikliğidir. Her insanın genetik yapısı ve yaşam geçmişinden kaynaklı eşsiz bir immünolojik yapısı vardır. Dolayısıyla bu potansiyel advers olaylar, tüm nüfus boyunca öngörülemeyen yollarla çok düşük seviyelere dağılmıştır.
Peki bu zamana kadar var olan aşılar nasıl geliştirilmiştir?
Cevap, tüm ilaç gelişiminde olduğu gibi, güvenlik ve etkinlik dengesinin kurulmasında yatmaktadır. Daha iyi bilinen advers bağışıklık reaksiyonlarından biri, nöronların miyelin kılıflarının saldırıya uğradığı Guillain-Barré sendromudur (GBS). Çoğu zaman çözülür ancak kalıcı nörolojik hasara ve hatta ölüme de neden olabilir. İnfluenza(Grip) aşısı, ABD’de aşı uygulanan milyon kişi başına tahmini bir ekstra GBS vakasına neden olur ve bu da kabaca her on milyonda bir ölümle sonuçlanır. Öte yandan, grip ABD’de her yıl 1 milyon kişide yaklaşık 100 kişiyi öldürüyor. Ölümlerdeki bin kat fark (Derek Lowe’in görüşüne göre) halk sağlığı için almaya değer bir risk olarak kabul edilebilir.
Hiçbir klinik araştırma, riskleri bu kadar düşük seviyede ölçmek için yeterince büyük olamaz. Bu nedenle amaç, en kötü tehlikelerin bu tür araştırmaların tespit edebileceği seviyenin altında olması gerektiğini göstermektir. Faz 1 denemeleri geniş güvenlik seviyeleri oluşturacak ve arzu edilen nötrleştirici antikorların gelişimini gösterecektir. Faz 2 denemeleri farklı hasta popülasyonları ve farklı formülasyonlar ile dozlama çizelgelerini çalıştıracak ve büyük faz 3’lü etkinlik çalışmaları için hazırlıkta gerçek dünya şartlarında zor bir optimizasyon gerçekleştirecektir. Sonunda, on binlerce katılımcıyla yapılan denemelerde güvenliğin değerlendirilmesi gerekir bu durum da açık bir şekilde organizasyonel ve lojistik zorluk meydana getirecektir. Son olarak, aşının korumasının ne kadar sürdüğünü belirlemek, gerçekten hızlandırılamayan bir süreçtir: zaman geçmelidir. Her adımda, yeni bir aşının gerçekten buna değer olduğu, faydalarına oranla çok fazla zarar vermeyeceği açık olmalıdır.
Covid-19’un bulaşıcılığı ve ölüm oranı olan bir patojen için, bu açıkça diğer bazı hastalıklardan daha düşük olacaktır. Ancak etkinliği ve güvenliği (ve bunların arasındaki oranı) kanıtlamak büyük çaba ve indirgenemez bir zaman alacaktır. Bu her zaman olur. Sadece normal zamanlarda aşı geliştirmeyi zamana karşı yapmıyoruz.
Kaynakça: chemistryworld.com