William Ramsay
William Ramsay inşaat mühendisi ve iş adamı William Ramsay ve Catherine Robertson çiftinin tek oğlu olarak 2 Ekim 1852’de Glasgow’da doğdu. Aynı zamanda ünlü jeolog Andrew Ramsay’ın yeğeni idi.
1866-1870 yılları arasında İskoçya’daki Glasgow Üniversitesi’nde matematik ve edebiyat ağırlıklı klasik bir eğitim gördü. Eğitiminin son 18 ayı boyunca şehir analisti Robert Tatlock laboratuvarında ek çalışmalar yaptı. Ekim 1870’de Glasgow’dan bir derece almadan ayrıldı. Kimyaya ilgi duymaya başladı ve Almanya’da Heidelberg Üniversitesi’nden Alman analitik kimyacı Robert Bunsen’den dersler aldı. Altı ay sonra Ramsay, Almanya’daki Tübingen Üniversitesi’nde Alman organik kimyacı Rudolf Fittig’in doktora öğrencisi oldu. Fittig’in rehberliğinde, Ramsay on dokuz yaşında iken nitrotoluik asitler üzerine araştırma yaptı ve Ağustos 1872’de doktora derecesini aldı. Tübingen’den mezun olduktan sonra Glasgow’a dönen Ramsay, Anderson College’da (1872-74) Georg Bischof bünyesinde asistan olarak atandı. 1874’de üniversitede Ferguson’un asistanlığı görevini üstlendi ve ilk bağımsız bilimsel makalesini yayımladı. Daha sonrasında Glasgow Üniversitesi’nde (1874-80) çalıştı. Bu süre zarfında, Ramsay araştırmalarını alkaloidler (bitkilerden türetilen kompleks kimyasal bileşikler) üzerinde yoğunlaştırdı. Fizyolojik yapılarını inceledi ve yapısal ilişkisini benzene benzeyen azot içeren bir piridin ile kurdu. 1879’da kaynama noktalarında elementlerin moleküler hacimlerini incelemek üzere fizikokimya üzerine çalıştı. 1880’de profesörlüğe yükseltilerek Bristol’daki Üniversite College’da (bugünkü Bristol Üniversitesi) görevlendirildi. Çalışmasına İngiliz kimyacı Sydney Young’la sürdürdü. Sıvıların ve buharların fiziksel özellikleri hakkında 30’dan fazla makale yayınladılar. Bu çalışma Ramsay’ın daha sonra soylu gazlarla ilgili çalışmalarının damgasını oluşturan teknik ve manipülatif becerileri geliştirmesine yardımcı oldu. 1887 yılında Londra’daki University College’da Anorganik Kimya Bölüm Başkanlığına atandı ve üniversitede özel bir labpratuvar kurdu. 1913 yılında emekli oluncaya kadar yani 25 yıl boyunca üniversitede görevine devam etti. Emekliye ayrıldıktan sonra ise tüm zamanını Hazehvood’da kurduğu özel laboratuvarındaki araştırmalarına ayıran Ramsay, 1888’de Royal Society üyeliğine seçilmiş, 1902’de “Sir” unvanı almış ve 1904 yılında ise Nobel Kimya Ödülü’nü kazanmıştır.
Ramsay önceleri çalışmalarını organik kimya alanında yoğunlaştırarak azotlu bir organik bileşik olan piridini sentezlemeyi başardı. Fakat Ramsay’ın en önemli başarısı soygazları bulmasıdır.
İngiliz fizikçi John William Strutt (daha doğrusu Lord Rayleigh olarak bilinir), 1892 yılında kimyasal bileşiklerde bulunan azot atom ağırlığının atmosferde bulunan azot atom ağırlığından daha düşük olduğunu keşfetti. Ramsay, atmosferik azotta şimdiye kadar keşfedilmemiş bir ağır gazdan şüphelenirken, bu tutarsızlığı kimyasal azot bileşiklerinde bulunan hafif bir gazdan dolayı olduğunu düşündü. 1894 yılında Ramsay ve Rayleigh havadan bilinen tüm gazları uzaklaştırmak için iki farklı yöntem kullandılar ve atmosferin yaklaşık %1’ini oluşturan mono-atomik, kimyasal açıdan inert bir gaz halindeki elementi bulduklarını duyurmaya başladılar. Ona Yunanca’da “eylemsiz” anlamına gelen argon adını verdiler ve doğruluğu anlaşılan buluşlarını 1895’te ortak bir makale ile açıkladılar.
Ertesi yıl Ramsay, cleveit adı verilen bir mineralden bir başka gazın olduğunu keşfetti. Daha önce sadece güneş dalgasında bilinen helyum olduğu kanıtlandı. Ramsay, The Atmosphere Of Gases (1896) adlı kitabında periyodik elementler tablosundaki helyum ve argon pozisyonlarında en az üç asal gazın var olabileceğini gösterdiğini belirtti. 1898 yılında kendisi ve İngiliz kimyager Morris W. Travers, düşük sıcaklık ve yüksek basınçta sıvı hale getirilen havadan neon, kripton ve ksenon adı verilen bu elementleri izole etti. 1903’te İngiliz kimyager Frederick Soddy ile birlikte çalışan Ramsay, radyasyonun radyoaktif bozunması sırasında helyumun (radon adı verilen gaz halindeki bir emanasyonla birlikte) sürekli olarak üretildiğini ve bunun modern nükleer reaksiyonları anlamada çok önemli olduğunu keşfetti. 1910 yılında Ramsay, radonun küçük numunelerini kullanarak altıncı bir asal gaz olduğunu kanıtladı.