Bölgesel İmünoterapi Kanser Operasyonlarındaki Başarıyı Arttırıyor!
Fotoğraf : Terapide kullanılan hidrojel oldukça stabil ve sert bir yapıyo sahip; bu sayede penset yardımıyla yaranın üzerine kolaylıkla yerleştirilebiliyor.
Tümör alındıktan sonra ameliyat yerine yerleştirilen hidrojel, bağışıklık sistemini harekete geçiren maddeler yayarak, sonradan tekrarlanan kanser büyümesini önlüyor.
Cerrahi müdehale ile tümör alınabilse de, operasyonların ardından oldukça sık tekrarlanan kanser gelişimi gözlemleniyor; çünkü kanserli hücrelerin ne yazık ki tamamı vücuttan uzaklaştırılamıyor. Amerikalı Doktorlar bu riski oldukça azaltan yeni bir yöntemi hayvanlar üzerinde test etti. Biyolojik olarak kolaylıkla metabolize edilebilen ve immün sistemi uyarıcı maddeler içeren bir jel geliştiren doktorlar, bu jeli göğüs tümörü alınan farelerin direkt olarak operasyon yaralarının üzerine yerleştirdiler. Bu jelden uzun süre yayılan maddeler, doğuştan ve sonradan kazanılan immün savunma mekanizmasını harekete geçirdi ve böylelikle yeni tümör oluşumunu engelledi. Doktorlar „Science Translational Medicine“ dergisinde, bu tedavideki başarının, doğru zamanda doğru ilacın doğru yerde etki göstermesine dayandığını belirtti.
Boston´daki Dana-Farber Kanser Enstitüsü Araştırma Şefi Michael Goldberg´e göre, tümör ameliyatı geçiren hastaların %40´ında 5 yıl içinde yeniden kanser oluşumu gözleniyor. Yaraların doğal iyileşme sürecinde, operasyonda oluşan vücut yaralarının bulunduğu bölgedeki immün savunmanın bastırılmış durumda olduğu vurgulanarak, bu durumun o bölgede operasyonla alınamayan muhtemel kanser hücrelerinin çoğalmasını kolaylaştırdığı belirtildi. Araştırmacılar bu bölgeyi hedef alan etkili bir Immunterapi yöntemi sayesinde, bağışıklık sistemi aktivitesini kanserli hücrelere karşı güçlendirmeyi başardı. Bu çalışma için, kanserli hücrelerin enjekte edilmesi ile 10 günün ardından organizmasında göğüs tümörü oluşturulan ve sonrasında cerrahi operasyonla bu tümörleri alınan fareler kullanıldı.
Araştırmacılar operasyon yarasını kapatmadan önce yaranın içine polimerize hyaluronik asitten oluşan bir hidrojel yerleştirdiler. Bu hidrojel aynı zamanda bağışıklık sistemini harekete geçirici maddeler içeriyordu; özellikle de interferon üretimini uyarıcı maddeler. Bu doğal biyopolimer oldukça iyi metabolize edildi ve 12 hafta içerisinde tamamen vücut tarafından yıkıma uğradı. Bu jel içerisinde bulunan ve salınan maddeleri aktıve eden dendrik hücreler ise doğuştan gelen bağışıklık sisteminin bir parçası. Böylelikle sonradan kazanılan bağışıklık sistemine ait olan T-hücreleri de dolaylı olarak uyarıldı. İki koldan bağışıklık sisteminin aktive edilmesi ile birincil tümörden arta kalan kanser hücreleri tamamen yok edildi ve akciğerde metastaz oluşumu engellendi.
Immunoterapinin bu formunun, vücuda aynı maddenin tekrarlanan enjeksiyounundan daha etkili olduğu ve daha iyi metabolize edilebildiği gösterildi. Bu jelin kulanılmadığı durumda, metastaz oluşumu sebebiyle farelerin sadece %10´undan azı operasyondan sonra 80 gün hayatta kalmayı başardı. Öte yandan geliştirilen bu hidrojelin kullanımı ile hayatta kalan fare oranının %60´dan fazla olduğu görüldü. Başarılı bir terapinin ardından göğüs kanser hücreleri tekrar enjekte edilse dahi, yeni bir tümör oluşumuna rastlanmadı. Görünen o ki, burada lemfosit hücreleri etkin çalışarak kanser kücrelerine karşı oldukça iyi bir koruma sağladı. Bu yeni tekniğin akciğer ve deri kanserinde de başarısı ortaya konurken, herhangi bir zararlı yan etkisi olup olmadığı henüz açıklığa kavuşturulamadı.
Goldberge göre, bu teknik cerrahi operasyonla alınabilecek bütün tümörlerde uygulanabilir. Üretilen bu jel üzerinde bölgesel olarak ımmun terapik maddelerin çoğaltılması da mümkün. Bu maddelerin ise intravenöz uygulamaları oldukça fazla yan etkiye sahip. Yapılan ilk klinik çalışmalar ışığında pek de uzak olmayan gelecekte bu yöntemin uygulanacağı düşünülüyor.
Kaynak : wissenschaft-aktuell.de
