PAGDER Plastik Sanayicileri Derneği Başkanı Reha Gür ile Röportaj
1 -) Merhaba, öncelikle röportaj isteğimize olumlu yanıt verdiğiniz için teşekkür ederiz. Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
2010 yılından bu yana yönetiminde yer aldığım Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER)’nin 2015 yılı Haziran ayından bu yana başkanlığını üstlenmekteyim. İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümü’nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde İşletme yüksek lisansını tamamladım ve ardından plastik sektöründe iş hayatına atıldım. Mühendislik plastikleri sektörünün önemli firmalarında satış ve üst düzey yöneticilik pozisyonlarında bir süre çalıştıktan sonra 2004 yılında Çorlu’da, Avrupa Serbest Bölgesi’nde bulunan Eurotec Mühendislik Plastikleri’ni kurduk. Sivil toplum hayatında da PAGDER’in yanı sıra İKMİB yönetiminde de görev alıyorum.
2 -) PAGDER hakkında bilgi verebilir misiniz?
Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER), Türkiye’nin ilk sivil toplum kuruluşlarından biri olarak en deneyimli iş dünyası örgütlerinin önde gelenlerinden biridir. Sektörümüzün ilk müteşebbisleri, önde gelenleri henüz sivil toplum bilincinin dahi oluşmadığı 1950’li yıllardan itibaren bir araya gelerek toplantılar yapmaya başlamış, 1969 yılında resmi örgütlenmeyi başarmış ve “Plastik Mutbah Eşyaları İmalatçıları Derneği” adıyla gerek sivil toplum hayatında, gerekse ekonomik örgütlenme alanında öncü olmuşlardır. Eski Türkçe’de mutfak anlamına gelen “mutbah” kelimesi ise kurumun isminde yer almıştır. Bu tam yerinde ve doğru tarihte yapılmış önemli, proaktif bir girişim; çünkü ülkemiz sanayisinin gençliği bir yana bugün çağdaş yaşamın ve sanayinin “vazgeçilemez” ürünü plastik dahi o tarihte genç bir endüstriyel malzeme.
Bugün sanayinin bütün kolları ve sektörler-alt sektörler olağanüstü karmaşık bir yapı arz ediyor. Dolayısıyla olağanüstü detaylı bir sektörel yapılanmadan söz etmek mümkün. Doğal olarak, talepler, yönetilmesi gereken süreçler, sorunlar da aynı oranda karmaşık ve çeşitli. Uzmanlaşmak önemli ama kapsayıcılık ve ortak hareket unutulmamalı. Bizler de içerisinde bulunduğumuz faaliyetlerle sektörümüzün küresel ölçekte daha fazla söz sahibi olması adına bürokrasi ile paydaşlarımızla ile ve en önemlisi sektör temsilcilerimizin katılımı ile faaliyetlerimizi 48 yıllık geçmişimizde olduğu gibi sürdürmeye devam ediyoruz.
3 -) Türkiye’de plastik sektörünün gelişimi ve geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Plastik malzemeler son 50 yılda sağladıkları üstün avantajlar ile başta cam, metal, alüminyum, kağıt-karton gibi malzeme gruplarından her geçen gün daha fazla pay almaktadır.
Sektörümüz, Avrupa’nın ikinci, dünyanın ise yedinci büyük üretim kapasitesine sahip önemli bir konumda bulunuyor. Şayet ülke olarak sanayileşmeye daha fazla odaklanır, imalat sanayisine olan yaklaşım derinleşip devlet daha fazla destekler nitelikte, teşvikler sunduğu bir ekonomik uygulamaya geçer ise, Türkiye plastik sektörünün Avrupa ve dünya üzerindeki konumunu yükseltmekte hiçbir engel yok.
Ülkemizin plastik sektöründe yeni yatırımlar çekmesinin önündeki en büyük engel hammadde kaynaklarına sahip olmayışımızdır. Bu köklü soruna karşın en avantajlı olduğumuz nokta işlediğimiz ve üzerinde Ar-Ge çalışmaları yaptığımız ürünün plastik olması. Plastik malzemeler bütün dünyada her geçen gün kullanımı artan, daha da artacak olan malzemeler. Plastiğe tüm sektörlerdeki Ar-Ge birimleri ve tasarımcılar dört elle sarılıyor. Çünkü plastik malzemeler; ağırlıkları azaltma, yüksek verim ve dayanım, kolay şekillendirme özellikleri ile daha şık, farklı özgür tasarımlar yapma olanağı veriyor. Muadillerine göre ucuzluğu ile maliyetleri aşağı çekiyor. Ayrıca, plastik ile ilgili bilimsellikten uzak önyargılı olumsuz algıya karşın tüm bilimsel araştırmalar, veriler plastiğin çevreci yönünü de ortaya koyuyor. Defalarca geri dönüşebilen plastiklerin üretimi sırasında muadillerine göre daha az enerji ve su tüketimi, karbon salınımının alternatiflerine göre daha az olması ön plana çıkarıyor.
4 -) Dünya’da ki plastik endüstrisi hakkında fikirlerinizi alabilir miyiz?
Plastik 1856 yılında İngiliz Alexander Parkes tarafından bulunmuş ve geliştirilerek 1940’lı yıllarda ticarileşmiştir. Plastik sektörü dünyada üretimi en hızlı büyüyen sanayilerden birisi olmuştur. 1940’larda plastik mamul üretiminde patlama yaşanmış ve günümüze kadar üretimi düzenli olarak artan sektörlerden birisi olmuştur.
Dünya plastik mamulleri üretimi miktar olarak, 1976 yılı ile 2002 yılı arasında yıllık birleşik büyüme oranı yüzde 5,48 düzeyindedir. Büyüme 2009 yılında yaşanan derin ekonomik krize karşın kesintisiz devam etmiştir. Türkiye’nin dünyadan aldığı yüzde 3 pay ile 9,1 milyon ton üretim gerçekleştirdiği dünyamızda 320 milyon ton plastik mamul üretimi gerçekleştirilmektedir. Çin’in liderlik yaptığı plastik mamulleri üretiminde AB ülkeleri ikinci sırayı almaktadır. Plastik ve kauçuk işleme makineleri sektöründe ise yüzde 34’lük üretim ile önde bulunan Çin’i yüzde 20 pay ile Almanya takip etmektedir.
5 -) İngiltere ve Kanada’da plastik paralar mevcut. Böyle bir uygulamanın Türkiye’de uygulanabilirliğini düşünüyor musunuz?
İngiltere ve Kanada’nın yanı sıra Avustralya, Meksika, Singapur gibi 20’ye yakın ülkede polimer banknot kullanımı mevcut.
Polimer banknotlar başta kopyalanabilme olasılığı imkansıza yakın olmakla birlikte, geri dönüştürülebilir, temizlenebilir, sıvıya ve ısıya dayanıklı ve günümüzde kullanılan pamuk esaslı paralara göre 2 buçuk kat daha uzun ömürlüdür.
Polimer banknotlar çok katmanlı plastik filmler (BOPP) üzerine işlenen pek çok grafik ve güvenlik unsurunun entegre edilmesi ile üretilmektedir. Plastik parayı oluşturacak filmi bu amaçla üretmek ve kullanıma arz etmek mümkün. Diğer işlevlerin yerine getirilmesi için gerekli olan teknolojinin yatırımı noktasında ülkemiz Merkez Bankası ve ilgili otoriteler ile harekete geçilmesi gerekliliği kaçınılmazdır.
7 -) Son günlerde plastik poşet üzerine birçok haber görmekteyiz. Plastik poşet kullanımı hakkındaki bu haberler hakkında düşünceleriniz nelerdir?
Plastik taşıma torbaları kağıt, bez, pamuklu gibi torbalara kıyasla çok daha düşük sera gazı emisyonu, üretimlerinde düşük su, enerji tüketimi ve hafiflikleri sayesinde lojistik operasyonlarında maliyet avantajı sağlıyor. Bu üstünlükleri neticesinde yıllar içerisinde hayatımızda önemli yer edinmiş plastik poşetler de bilinçsiz tüketim ve uygulamada geç kalınmış geri dönüşüm stratejilerinin yeterince oturtulamamış olması sebebiyle eleştirilerin odağı haline gelmiştir.
Kamuoyunda gündeme geldiği üzere, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı günün gereklilikleri doğrultusunda Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği’ni dönem dönem güncellemektedir. Yönetmeliğin kamuoyunda görüşe açılan son taslağında belli kriterdeki plastik taşıma torbalarının kullanımının azaltılması tedbirleri çerçevesinde 2019 yılı itibari ile satış noktalarında ücretli olması planlanmaktadır. AB’nin Ambalaj ve Ambalaj Atıklarına İlişkin 94/62/EC sayılı Direktifine göre belli mikron kalınlığındaki plastik poşetlerinin kullanımının azaltılması beklenmektedir. Örneğin 15 mikronun altında olan poşetler hijyen malzemesi sayıldığından bu kapsam içine alınmamıştır. Ülkemiz için bu vadenin ne olacağı ise henüz netlik kazanmış değil.
Atık yönetimi ile ilgili eksiklikler doğru atık ve geri dönüşüm stratejileri ile aşılabilir. Kısacası gerek plastik poşetlerin, gerekse ambalaj atıklarının doğru kullanımı ve geri kazanımı ile ilgili ülke genelinde daha fazla bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışması yapılması gerekiyor.
8 -) Türkiye’de plastik geri dönüşümünün yeterli olduğunu düşünüyor musunuz? Yeterli değilse ne gibi çözümler yapılabilir?
Türkiye’de henüz toplam belediye sayısının yaklaşık yüzde 40’ı ambalaj atıklarının geri dönüşümünü gerçekleştirmek üzere gerekli altyapıyı kurmuş durumda. Türkiye’de atık yönetimi ve geri dönüşüm çok yeni bir uygulama. 2005 yılında yürürlüğe giren Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği öncesi için durum çok daha ciddi boyutlardaydı. Sürekli tüketiyoruz ancak tüketim sonucu oluşan atıklarımız doğrudan çöplerle birlikte yakılıyor veya toprağa gömülerek bertaraf edilmeye çalışılıyordu. Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği hem ambalaj atıklarının değerli birer hammadde kaynağı olduğuna dair kamuoyunda bilinç oluşturulmasında katkı sağladı hem de önemli bir ekonomik döngünün sağlanmasına olanak sağladı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na göre 2014 yılında piyasaya sunulan plastik ambalaj atıklarının yüzde 44’lük dilimi geri dönüştürülerek yeniden kullanımı sağlanmış durumda. 2017 yılı için hedef bu oranı yüzde 54’e yükseltmek. Geri dönüşüm sektöründeki gelişimin tüketiciler nezdinde gerçekleştirilecek bilinçlendirme ve uygulanması gereken eylemlerin farkındalığı ile sağlanacağını da unutmamak gerekir.
9 -) Plastik sanayide çalışacak arkadaşlara ne gibi önerileriniz olur. Ne tür belgeler ya da sertifikalar almalılar. Hangi eğitimlere katılmaları yararlı olur. PAGDER’in bu konuda eğitimleri mevcut mu?
Bugünün olduğu gibi geleceğin de malzemesi olma özelliğini sürdürecek olan plastikler gün geçtikçe sektör içerisinde çalıştıracak nitelikli iş gücüne de daha fazla ihtiyaç duymaktadır.
Bugün her sektörde ve hatta alt sektörler bazında olağanüstü karmaşık bir yapıdan söz etmek mümkün. Bu karmaşık yapılanma içinde doğal olarak, talepler, yönetilmesi gereken gerek üretim, gerek pazarlama süreçleri ile sorunlar da aynı oranda karmaşa içinde ve çeşitlilik göstermektedir. Bu sebeplerle sektör içerisinde çalışmayı düşünen kişilerin çalışmayı planladığı alanda uzmanlaşması, yapılacak işin niteliğine uygun gerek ihtisas eğitimleri, gerek gelişime yönelik eğitim ve araştırmalarda bulunmak büyük önem arz ediyor.
Bizler plastik sanayicisinin derneği olarak sektörümüzün ihtiyaç duyduğu alanlarda, ülkemizin önde gelen üniversitelerinde akademisyen olarak görev alan değerli hocaların bilgi ve deneyimlerinden yararlandırmaktayız. Bunula kalmayıp her sene birkaç uluslararası seminer organize ediyor, plastik alanında konusuna göre alanında uzman ve tanınmış otorite isimleri deneyimlerini paylaşmaları üzere ülkemize getirmekteyiz. Yeni ürün ve üretim teknolojilerinden uzak kalmamak, küresel rekabette ülkemizin hak ettiği pozisyona gelmesi için eğitim ve seminer faaliyetlerimizle de bu farkındalığın oluşturulması adına girişimlerde bulunuyoruz.
10 -) Türkiye’de plastik sanayisinin gelişmesi üzerine çözüm önerileriniz nelerdir?
Plastik sektörünün karar alıcılar nezdinde yaklaşım değişikliğine ihtiyacı var. Hammadde temininde dışa bağımlılığın yanı sıra idari/mevzuat kaynaklı güçlüklerin kaldırılması sektörümüzün ana talebini oluşturuyor. Orta-uzun vadede yerli petrokimya sektörünün geliştirilmesinin de önem taşıdığını, bu alanda yatırımlara başlanılmasına geç bile kalındığını söylemek mümkün. Sektörümüz yoğun makine-teçhizat yatırımı yapmaktadır ve bu alanda da yerli makine sektörümüzün ilave teşviklerle desteklenmesi ithalatın önünü kesecek önemli bir adım olacaktır.
Sektörümüzün hammadde de ithal bağımlılığının yanı sıra başlıca sorunlarından biri yüksek katma değerli ürünlere geçiş yapılamaması, bir diğeri ise yine buna paralel küresel pazarda rekabet gücü sorunları yaşaması.
Yüksek katma değerli ürünlere geçiş için; sektörün nitelikli eleman sorununun çözümlenmesi gerekmekte. Eğitim kurumlarına ve sektörel sivil toplum kuruluşlarına daha fazla destek verilmesi, üniversitelerdeki olanak ve kapasitelerin sektör tarafından daha kolay kullanılmasının sağlanması, işverenlere rehberlik eğitimi, standartlara uyum ve standart belirlemeye yönelik girişimlerde bulunulması gibi yöntemler başlıca çözüm önerilerimiz olarak öne çıkmaktadır.
Sektörümüzün küresel rekabet gücünü artırmaya yönelik olarak ise; markalaşma, bilginin korunması, mevzuatın uygulanabilir hale getirilmesi, kayıt dışı ile mücadele ve piyasa gözetim ve denetiminin güçlendirilmesini sayabiliriz.
Röportaj için çok teşekkür ediyoruz.
Soruları Hazırlayanlar
Yavuz Selim Kart