Lundbeck İlaç Genel Müdürü Şebnem Girgin ile Röportaj

lundbeck ilac genel muduru sebnem girgin ile roportaj

1-) Merhaba, öncelikle röportaj için bize zaman ayırdığınız için İnovatif Kimya Dergisi olarak size teşekkür ediyoruz. Firmanızın kuruluş öyküsünden ve çalışmalarından kısaca bahseder misiniz?

Lundbeck, 1915 yılında Danimarka Kopenhag’da kurulmuştur. Kurulduğu ilk yıllarda ilaç dışında farklı alanlarda ticari faaliyetleri sürdürmüştür. Geniş bir ürün yelpazesi zemininde 60 yıllık büyüme ve gelişme sonrasında, Lundbeck 1970’lerin sonunda diğer birimlerini kapatma kararı almış ve yalnızca ilaçların geliştirilmesi ve tıbbın hizmetine sunulmasına odaklanmıştır. 1980’lerin sonunda, Lundbeck iş stratejisi odak noktasını daha da özelleştirmiştir ve bundan sonraki bütün çabalarını beyin hastalıklarının tedavisine yönelik ilaçların geliştirilmesi, üretimi ve tıbbın hizmetine sunulmasına adamıştır. Lundbeck bugün merkezi sinir sistemi hastalıklarının tedavisine yönelik ürünleri ile 57 ülkede yaklaşık 6.000 çalışanı ile faaliyet göstermektedir.

Lundbeck bir vakıf şirketidir. Lundbeck vakfının da varlığı ile Danimarka’da araştırmaya en büyük önemi veren kuruluşlardan birisidir. Araştırma ve geliştirme birimlerinde 1.200 ‘den fazla uzman istihdam etmektedir. Lundbeck her yıl gelirinin yaklaşık % 20’sini, dünya çapında, beyin hastalıklarına sahip, milyonlarca insan için tedavi seçeneklerinin geliştirilmesi amacıyla, yeni ilaçların araştırılması ve geliştirilmesine ayırmaktadır.

2-) Öncelikle sizi tanıyalım bize kendinizden, şirketteki pozisyonunuzdan ve şirketin vizyonundan bahseder misiniz?

Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği mezunuyum. Mezuniyetimden bu yana hep ilaç sektöründe çalıştım. İlk on yılım pazarlama, satış yönetimi, stratejik planlama gibi pek çok görevi birbiri arkasına yapabildiğim gerçek bir öğrenme dönemiydi. Daha sonra o dönemlerde sektörümüz için çok yeni olan pazar erişimi ve kurumsal ilişkiler alanında çalışmaya başladım. Bu dönem benim için eşsiz bir deneyimdi çünkü günümüzde ilaç sektörü için en kritik noktaya gelmiş olan ürün fiyatlandırmasını, geri ödeme süreçlerini ve kamudaki paydaşlarla birlikte çalışmayı on yıl gibi bir süre tecrübe etme fırsatı buldum. Tüm bu yıllar boyunca GSK, Lilly, Wyeth ve Pfizer gibi uluslararası firmaların ekiplerinde yer aldım 2013 yılı Mart ayından itibaren üstlendiğim Lundbeck Genel Müdürlüğü ise benim için çok özel ve değerli. Lundbeck’in misyonu psikiyatrik ve nörolojik rahatsızlıkları olan kişilerin yaşam kalitesini yükseltmektir. Vizyonu ise bu alanda bir dünya lideri olmaktır. Merkezi sinir sistemi alanına olan odağıyla ve keşifleriyle hastaların hayatlarında yaratabildiği farklarla büyük gurur duyuyorum.

3-) Lundbeck, dünya üzerinde psikiyatrik ve nörolojik bozuklukların tedavisine odaklanmış tek entegre ilaç şirketi. Bu tarz merkezi sinir sistemine yönelik ilaçlar üretilmesi firmanın geçmişinden kaynaklı bir seçim şekli mi, Firmanızın bu tür hastalıkların tedavisine yönelme nedeni nedir?

Lundbeck kuruluş döneminde farklı alanlarda ticari faaliyetlerini sürdürürken, 1980’ler sonrası araştırma ve geliştirme faaliyetlerini sadece merkezi sinir sistemi (MSS) rahatsızlıkları üzerine odaklamıştır. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre 700 milyon kişi MSS hastalığı tanısı almıştır ve tedavideki ilerlemelere ve erken tanıyı artırmak için yapılan çalışmalara rağmen bu kişilere karşı belirgin bir stigmanın varlığı da gerçektir. Dünyada bu odağa sahip tek firma olarak bu alanda bir misyonunun olması Lundbeck’i özel kılmaktadır.

4-) Lundbeck, Merkezi sinir sistemi ile ilgili hastalıkların tedavisine odaklanmış; araştırma ve geliştirme temelli bir ilaç firması, bu doğrultuda sosyal sorumluluk projelerinde yer aldınız. Gelecekte buna benzer projeleriniz var mı? Varsa nelerdir?

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre merkezi sinir sistemi hastalıklarının topluma yükü üretkenlik kaybı nedeniyle sadece Avrupa’da 350 milyar avrodur ve bu tutar kalp hastalıkları ve kanserin toplam yükü kadardır. Bu nedenle, merkezi sinir sistemi hastalıkları her zaman sağlık ajandasında en üst noktalarda yer almalı; ayrılan bütçeler, oluşturulan teşhis ve tedavi rehberleri hep bu bilinçle ele alınmalıdır. Merkezi sinir sistemi hastalıklarının toplumsal yükünün ülkemizde de daha iyi anlaşılması ve sağlık politikaları geliştirilirken hak ettiği önceliği alabilmesi için tüm paydaşlarımızla birlikte çalışmak, projeler geliştirmek ve desteklemek bizim için de önceliklidir. Bu noktada Lundbeck’in globalde yürüttüğü önemli projelerinden biri olan Lundbeck Enstitüsünden bahsetmek isterim. Lundbeck içinde uluslararası bir eğitim platformu olan Lundbeck Enstitüsü, kurulduğu 1997 yılından itibaren tıpta mezuniyet sonrası akreditasyonu ile kredilendirilen eğitim aktivitelerini yürütmektedir. İlgili tedavi alanlarında karşılaşılan zorlukların tartışılmasını ve güncel yayın ve araştırmaların gözden geçirilmesini hedefleyen bu toplantılara şimdiye kadar 65 ülkeden 4300 uzman katılmış olup enstitünün danışman kadrosunda uluslararası platformlardan 80 psikiyatri ve nöroloji uzmanı yer almaktadır.

Misyonu psikiyatrik ve nörolojik hastalıkları olan insanların yaşam kalitelerini yükseltmek olan biz Lundbeck’liler, bu alanın daha iyi anlaşılması, hastaların daha iyi hayatlar sürebilmesi konusunda kendimizi sorumlu hissediyoruz. Lundbeck’in 100. kuruluş yılı olan 2015 yılının bu anlamda sembolik bir öneme sahip olduğunu düşünerek, paydaşlarımızla yürüttüğümüz tüm çalışmalarımıza bu dönemde daha büyük bir motivasyonla ivme kazandırıyor olacağız.

5-) Türkiye’deki ilaç sektörünün bugünkü ve gelecekteki durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Son yıllarda sağlık sektörünün büyük bir değişimin içerisinde olduğunu söyleyebilirim. Bunun sonucunda sektörün doğru iş modellerini bulma yolunda çok ilerlediğini düşünüyorum. Şöyle örnek vermeye çalışayım. Lundbeck, merkezi sinir sistemi alanına değer katmayı misyon edinmiş bir vakıf firması olduğu için sorumlu paydaş zihniyetiyle çalışmayı prensip olarak benimsemiştir. Burada odak, hastanın hayatında fark yaratacak tedavi seçeneklerinin doktorlar tarafından en iyi şekilde bilinmesi ve bu tedavinin ulaşılabilir olmasıdır. İş modelinizi bu şekilde yerleştirdiğinizde, pratiğinizin her aşamasında buna göre yaşarsınız. Bu nedenle biz ülkemizde ürün tanıtım elemanlarının gitgide daha fazla eğitimli olma gerekliğinden ve artan etik düzenlemelerden çok memnunuz. Sektördeki bir diğer dönüşüm de, sağlık meslek mensuplarına birebir yapılan tanıtım faaliyetlerine ek olarak gitgide çok kanallı ve çok paydaşlı bir iletişim platformunun desteklenmesi gerekliliğidir. Bu nedenle sektörümüzdeki hemen her pozisyonun gerektirdiği yetkinliklerin değişeceğine ve inovasyonun çok daha fazla günlük hayatımıza gireceğine inanıyorum. En önemli dönüşümü de kamu ve özel sektörün, hasta ve toplum sağlığı odağıyla “birlikte hareket eden paydaş” zemininde çalışmasının giderek artması olarak görüyorum. Hastanın öncelikle koruyucu sağlık hizmetlerini alması, gerektiğinde teşhis ve tedavi için en modern yöntemlere ve akılcı ilaç kullanımı prensipleri doğrultusunda en inovatif tedaviler dâhil tüm alternatiflere ulaşabilmesi için giderek daha fazla birlikte hareket edilmesini bekleyebiliriz. Bu doğrultuda, sektörün kamuyla daha fazla iletişimde olması, ülkemizin sağlık hedefleri ve bütçeleri belirlenirken sektörün aktif bir rol ve sorumluluk üstlenmesi, daha hızlı ve daha net süreçlerin yerleştirilmesi bu amaca olumlu hizmet edecektir.

6-) Sektörün büyümesine ve gelişmesine katkıda bulunacağını düşündüğünüz tavsiye ve önerileriniz nelerdir?

Ülkemiz her zaman önemli yatırımları çekme, Ar-Ge, üretim ve yönetim alanlarında merkez konumunda olma açısından yüksek potansiyele sahip. Bizler de yöneticiler olarak kendi firmalarımız içinde ülkemizin bu alanlarda daha fazla ön planda olması için ciddi bir mücadele veriyoruz. Açıklanan 2023 vizyonu içinde, sağlık ve ilaç sektörlerinin gerçek birer lokomotif olabileceğine gönülden inanıyorum. Bu nedenle, sektör olarak başta Sağlık Bakanlığımız olmak üzere farklı bakanlıklarımızla yapılan strateji planlarına ve iş birliği çalışmalarına çok değer veriyorum ve hayata geçmeleri için desteklenmesini hepimizin görevi olarak görüyorum. İkinci çok önemli husus ise, yenilikçi ürünlere erişimin çok geç olması. Bu gerçeğin öncelikle çok derin bir şekilde hastaları, sonrasında ilaç sektörünün tüm oyuncularını etkilediğini söylemek mümkün. Türkiye Sağlıkta Dönüşüm Projesi çerçevesinde önemli sağlık parametrelerinde öne çıkmış, birçok ülke tarafından örnek olarak takip edilir hale gelmiştir. Bu kapsamda, yenilikçi ilaçlara hızlı erişimin de düzenli olarak sağlanması tüm paydaşlara fayda getirecektir.

7-) Bize Ar-Ge stratejinizi anlatır mısınız? Firmanız, Ar-Ge projelerinde hangi hastalıklara odaklanmıştır?

Merkezi Kopenhag’ da bulunan ve global bir firma olan Lundbeck, merkezi sinir sistemi hastalıklarının tedavisine odaklanmış ve bu alanda yenilikçi tedaviler geliştirmeyi hedefleyen, sürdüren, yeni molekül araştırma ve geliştirmesine büyük yatırım yapan bir firmadır. Günümüzde, bilimsel araştırmalara rağmen merkezi sinir sistemi hastalıklarının tedavisinde pek çok karşılanmamış ihtiyaç varlığını sürdürmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’ ne göre, dünyada 700 milyon insan merkezi sinir sistemi hastalığı tanısı almış durumdadır. Bu hastalıkların hastalar üzerindeki etkisi ise yaşam süresi beklentilerini normal nüfusa göre 10-20 yıl kısaltmasıdır.

Lundbeck, merkezi sinir sistemi hastalıklarının tedavisinde karşılanmamış ihtiyaçlara yanıt aramanın önemli olduğunu bilerek bu alanda hedeflerini belirlemektedir. Araştırma ve geliştirme faaliyetleri depresyon, alkol bağımlılığı, şizofreni, bipolar bozukluk, Alzheimer ve Parkinson Hastalığı alanlarındadır ve santral sinir sistemi hastalıkları olan kişiler için yenilikçi tedaviler sunulmasını amaçlamaktadır. Bu amaçla Lundbeck, 50 yıldan uzun bir süredir sinirbilim alanında önde gelen araştırma projelerinde yer almaktadır.

2013 yılında Lundbeck’ in karının %20’ si araştırma ve geliştirme faaliyetlerine ayrılmıştır. Lundbeck, araştırma ve geliştirme faaliyetlerini yürütürken Vernalis plc. (İngiltere), Genmab A/S (Danimarka), Ossianix Inc. (ABD) gibi biyoteknoloji firmalarıyla ve Otsuka,Takeda ve Merck & Co. gibi ilaç firmalarıyla stratejik ortaklıklar kurmaktadır. Bu ortaklıkların yanısıra Lundbeck King’ s College, New York Üniversitesi, Mayo Kliniği ve Heidelberg Üniversitesi gibi bilimsel ve akademik kurumlarla da birlikte çalışmalarını sürdürmektedir.

8 -) Firmanızda Ar-Ge çalışmalarıyla ilgili olarak Türkiye’de ve yurt dışında neler yapılıyor? Türkiye ile yurt dışındaki Ar-Ge çalışmaları arasındaki fark nedir ve şirket olarak Ar-Ge çalışmalarına verdiğiniz önemden kısaca bahseder misiniz?

Lundbeck’ in yenilikçi araştırma ve geliştirme faaliyetleri ve tedavide karşılanmamış ihtiyaçlara yanıt verme hedefi doğrultusunda nöroloji ve psikiyatri alanındaki en yeni projeleri ve alınan sonuçları üzerine bilgi vermek isterim.

Alzheimer ve Parkinson hastalıkları alanındaki global projeleri anlatmakla başlayabilirim. Bu tedavi alanlarında araştırmacılar, bu hastalıkların gelişmesine neden olan ve bu hastalıklara özgü gen mutasyonlarını tanımlamış durumdalar. Buna ek olarak bazı proteinlerin aktivitelerinin biliniyor olması, bu iki hastalığın altında yatan neden üzerinde etki gösterebilecek yeni tedavilerin geliştirilmesinde yararlı olabilir. Parkinson Hastalığı’ nda alfa sinüklein adlı proteinin hastalık seyri boyunca çözünmeyen cisimcikler halinde beyinde ortaya çıktığı uzun bir süredir bilinmektedir. Bu protein yapısı üzerinde etki gösteren bir tedavinin hastalığın seyrini yavaşlatabileceği düşünülmektedir. Lundbeck bu alanda alfa sinükleine bağlanan bazı antikorları tanımlamış durumda. Bu antikorlardan biri ile de hayvan deneylerinde olumlu sonuçlar rapor edildi. Bu proje inovatif olması nedeni ile dünyanın önde gelen Parkinson araştırmaları merkezlerinden biri olan Michael J. Fox Vakfı tarafından araştırma bütçesi desteği ile dikkate değer görüldü.

Alzheimer hastalarında da benzer şekilde beyinde tau ve beta amyloid proteinleri birikmekte ve beyin yapısını bozmakta. Danimarkalı araştırmacılar, tau araştırmaları uzmanı olan, New York Üniversitesi’ nden Professor Einar M. Sigurdsson ile birlikte çalışarak tau protenine karşı çalışan bir antikor ve hastalığın erken evrelerinde bu antikorun yararlılığını anlamaya yönelik bir tanısal belirleyici geliştirmeye çalışmaktalar. Bu proje ile daha uzun sürede ve daha yüksek bütçelerle yürütülecek çalışmaların daha belirli bir alana odaklanması ve muhtemel bir tedaviye daha kısa zamanda ulaşılması hedeflenmektedir.

Şizofreni alanında ise Lundbeck uzun yıllardır genetik varyasyonlar üzerinde çalışmakta ve şizofreni ile depresyon alanında uluslararası bir ortaklık platformunda yer almakta. Avrupa Yenilikçi İlaçlar İnisiyatifi (IMI) ve NEWMEDS işbirliğinde üniversite ve ilaç firmalarının yer aldığı bu ortaklık platformunun çalışmaları sonucunda insan genomunda belirli bazı varyantların beyin işlevselliği üzerindeki doğrudan etkileri Nature dergisinde yayınladı. Bu varyantları taşıyan kişilerin yaşamı kısıtlayıcı ve tehdit edici önemli bir santral sinir sistemi hastalığı olan şizofreni hastalığına yakalanma risklerinin yüksek olması nedeniyle bu araştırma sonuçları şizofreni hastalığının nedenlerini daha iyi anlamaya yardımcı olmak açısından önem kazanmıştır.

Lundbeck Türkiye olarak geliştirilmekte olan ürünlerimizin klinik çalışmalarında yer alıyoruz ve klinik çalışmaların giderek artan bir oranda ülkemizde yürütülmesini amaçlıyoruz. Uzun soluklu projelerle yıllar içinde gerçekleşen Ar-Ge projelerimiz sonrasında tedaviye sunduğumuz yenilikçi ürünlerin, ihtiyaç duyan hastalara ulaşabilmesi ve hayatlarında bir fark yaratabilmesi çalışmalarımızda en önemli amacımız ve motivasyon kaynağımızdır.

9-) İlaç pazarlama trendlerinin başında gelen ve yeni yeni adaptasyon sağlanan dijital uygulamalar hakkında ne düşünüyorsunuz? Dijital uygulamaların pazarlamadaki avantajları nelerdir? Siz bu konuda neler yapmaktasınız?

Günümüzde hepimizin hayatında olduğu gibi doktorların, eczacıların ve hastaların da yaşamlarında internet, sosyal medya, mobil teknoloji gibi dijital araçlar oldukça önemli bir rol oynamakta. Bu iletişim araçları sahip oldukları üstün özellikle aynı zamanda bir etkileşim aracı. Öncelikle size mekan ve zamandan bağımsız olarak tüm doktorlarınıza ulaşma fırsatı veriyor. Ayrıca onların size ulaşması ve geri bildirim vermesini sağlıyor. Yapılan faaliyetlerin ölçümlenmesi açısından da avantajları var.

Sektörde değişen iş yapış şekli göz önüne alındığında dijital uygulamalar gibi yeni iletişim araçları kullanmak kaçınılmaz hale gelmekte, bu bağlamda başarılı olan uygulamalar hem ürüne hem de kurumsal imaja katkı sağlamaktadır.

Firmamızın faaliyet gösterdiği terapotik alanlarda hekimlere hem ürünlerimizi anlatmak hem de “eğitim ortaklığı” ilişkimizi devam ettirmek amacıyla bu dijital pazarlama araçlarını etkin şekilde kullanmaktayız. Sektör adına ilk projelerden biri olan www.psikiyatri.tv 6 yıldır zengin içeriği ve 6.000 den fazla üye sayısı ile dikkat çekiyor.

Nörolojideki online projemiz ise www.postakutumdaparkinson.com . Moderatörümüz tarafından hazırlanan, her hafta değişen konu başlıkları SMS, e-posta ve twitter aracılığı ile hekimlere iletiliyor ve site üzerinden ilgili içeriğe erişilebiliyor. Bu proje ile Nöroloji hekimlerin büyük bir çoğunluğuna her hafta ulaşma fırsatı buluyoruz.

10-) İlaç sektöründe kullanılan kare kod sistemi ve buna benzer yeniliklerin artmasının, üreticiler ve biz tüketiciler için ne gibi yararları olur? Sahteciliğin önüne geçilebilir mi?

Karekod sistemi, veya diğer adıyla İlaç Takip Sistemi (ITS) sektörümüzdeki en önemli ve en değerli yeniliklerden biri oldu. ITS sayesinde ilaçların tedarik ve dağıtım süreçlerinde gerçekleştirdiği her hareketi izlemek mümkün olabiliyor.

Bildiğiniz gibi, ülkemizde de sahte ilaçlara ve ilaçlar üzerinden yapılan yolsuzluğa karşı büyük bir tepki oluşmuştu. Her gün yakalanan ilaç kutuları ve kaçak ilaç üretim yerleriyle ilgili haberler vatandaşların güvenini sarsmıştı. 2010 yılında uygulamaya sokulan ITS sayesinde hasta güvenliğinin sağlanması konusunda çok önemli bir adım atılmış oldu.

İlaç takip sistemi, insan sağlığını ciddi oranda tehdit eden ilaç sahteciliği ve ilaç kaçakçılığının önlenmesini sağladı. Buna ek olarak, ülkemizde yaşanan kupür sahteciliğini önledi. Bu sistem vasıtasıyla yan etkisi tespit edilen ilaçların piyasadan toplatılması kolaylaştı.

Özetle ITS, hem hasta güvenliği açısından hem de üreticinin ürünlerinin kontrolünü sağlayabilmesi açısından çok önemli bir kazanım olarak görülmektedir.

11-) İlaç sektöründe bayan istihdamı hakkındaki görüşlerinizi öğrenebilir miyiz? Şirketinizdeki durum nedir?

Yapılan bir araştırma orta ve üst kademe yönetimde bayan istihdamının en yüksek olduğu sektörün ilaç sektörü olduğunu gösteriyor. Bayanların çok görevli ortamda verimli çalışabilme ve iyi iletişim kurma yetkinlikleri ile mükemmeliyetçi yaklaşımları kariyerlerinde hızlı ilerlemelerini destekliyor. Lundbeck olarak bayan yönetici oranımız %43 ile iyi bir noktada. Bayan istihdamının artırılmasında şirketlerin esnek çalışma saatleri gibi iş-özel hayat dengesini koruyacak uygulamalarda bulunmasının önemli olduğunu düşünyorum.

12-) Firmanızdaki kariyer basamaklarından bahsedebilir misiniz? Kimya bölümlerinden yeni mezun olmuş meslektaşlarımız için firmanızdaki kariyer fırsatları nelerdir? Kurumunuzda kimyager, kimya mühendisi ve kimya teknikeri meslektaşlarımız hangi pozisyonlarda çalışıyorlar bilgi verir misiniz?

Lundbeck’de tüm çalışanları kapsayacak bir kariyer sistemi bulunmaktadır. Yüksek performans, kıdem ve potansiyelin değerlendirildiği bu sistemde çalışanlar mevcut rollerinde kendilerini geliştirerek derinlemesine uzmanlaşabilir veya farklı pozisyonlarda görev alabilirler. Yıllık veya pozisyon oluştuğunda yapılan değerlendirmelerde bugüne kadar çok sayıda iç terfinin ve atamanın gerçekleştiğini söyleyebilirim.

Lundbeck olarak Türkiye’de ar-ge ve üretim faaliyetimiz bulunmamaktadır. Bu sebeple üniversitelerin kimya ve kimya mühendisliği bölümlerinden mezun olanlar genellikle ruhsatlandırma & kalite güvence, kurumsal ilişkiler & pazara erişim departmanlarında görev almaktadırlar.

Ben de 1992 yılında genç bir kimya mühendisi olarak mezun olduğumda laboratuar ve üretim tesislerinde görev alarak iş hayatına atılacağımı düşünüyordum. Fakat bir dizi tesadüf ve karşıma çıkan fırsatlar ile ilaç sektörünün pazarlama kolunda çalışmaya başladım. Sonraki yıllarda da bunun bana en uygun olan kariyer yolu olduğunu gördüm. Genç arkadaşlarıma her zaman seçmiş oldukları branşlarda tahsillerini keyifle tamamlamalarını ancak neticede kendilerini rahat hissettikleri ve potansiyellerini en yüksek noktada kullanabilecekleri ortamları, görevleri dikkate alarak iş seçimi yapmalarını tavsiye ederim.

13-) Çalışanlarınız Lundbeck’i nasıl bir firma olarak görüyorlar? Çalışma ortamı, kariyer planlaması fırsatları açısından değerlendirir misiniz?

Lundbeck, Türkiye’de 14 yıldır faaliyet göstermesine karşı 7 yıl personel kıdem ortalaması ve 2013 yılında %4 personel gönüllü devir oranı ile çalışanlarımızın uzun soluklu çalışmayı tercih ettikleri bir iş ortamı sağladığımızı söyleyebilirim. Bu devamlılığı sağlamamızdaki en önemli faktörün “bireye saygı” olan yönetim felsefemizi tüm uygulamalarımıza yansıtmamız olduğunu düşünüyoruz. Şirket içerisinde açılan bir pozisyonun öncelikle kendi insan kaynağımız değerlendirilerek doldurulması hedeflenir. Bu noktada iç atama ve terfileri başarı ile gerçekleştirebilmek için çalışanların gelecek rollere hazırlanmasına yönelik eğitim, gelişim faaliyetlerinin de önemli olduğunu düşünüyorum. Ayrıca tüm çalışanları kapsayacak, açık ve şeffaf bir kariyer yönetimi sistemine sahip olmamızın atama ve terfi süreçlerinin etkinliğini artırdığını düşünüyorum. Çalışanların şirket bağlılığının ve motivasyonunun iş sonuçlarını doğrudan etkilediğine inanıyoruz. Bu sebeple Lundbeck’ i çalışanlarımız için cazip bir iş ortamı olarak korumak adına her yıl düzenli çalışan memnuniyeti anketleri düzenliyoruz. Bu sürecin arkasından tüm çalışanlarla yüz yüze toplantılar düzenliyor, sonuçları çalışanların katılımıyla derinlemesine analiz edip çözüm ürettiğimiz şekilde devam ediyoruz.

Lokalde uyguladığımız bu süreçlere ek olarak uluslararası bir ilaç firması olan Lundbeck’ in globalde de sunduğu kariyer fırsatları vardır. Yüksek performanslı ve potansiyelli çalışanlarımız globalimiz tarafından yürütülen süreçlerde her yıl değerlendirilmekte ve global yetenek havuzlarına dahil edilmektedir. Bu programlara kabul edilen çalışanlar uzun soluklu eğitim, koçluk süreçlerine dahil oluyorlar ve global fırsatlar da dahil olmak üzere bir sonraki adıma hazırlanıyorlar.

14-) Şirketiniz de staj yapmak isteyen öğrencilere tavsiyeleriniz nelerdir, staja kabul ederken nelere dikkat ediyorsunuz? Öğrenci arkadaşlar hangi konulara hakim olarak size gelmeliler, bu konudaki tavsiyeleriniz nelerdir?

Lundbeck olarak fırsat buldukça üniversitelerin kariyer günlerine katılarak üniversite öğrencileri ile iletişime geçmeye özen gösteriyoruz. Staj başvurusu yapacak öğrencilere genel olarak tavsiyem; iyi hazırlanmış bir özgeçmiş ile staj başvurularını yapmaları, mülakatlarda kendilerini ve kariyer hedeflerini açıklıkla ifade etmeleri ve staj sürecinde ise sürekli öğrenmeye açık olmalarıdır.

Lundbeck’ in Türkiye’de ar-ge ve üretim tesisleri olmadığı için bu departmanlarda staj yapmak isteyen öğrencilere yardımcı olamıyoruz. Ancak kimya mühendisliği veya kimya bölümünde okuyan öğrenciler stajlarını pazarlama,pazara erişim, ruhsatlandırma ve kalite güvence gibi departmanlarda yapmak isterlerse kendilerine her zaman yardımcı olmak isteriz. Bu süreçte başvurularını insan kaynakları departmanımıza web sitemiz olan www.lundbeck.com.tr üzerinden ulaştırabilirler.

15- )Firmanıza iş başvurusunda bulunan adayların hangi özelliklere sahip olmasına dikkat ediyorsunuz? iİe alım süreci şirketinizde ne şekilde uygulanıyor?

İş başvurusunda bulunan adayları öncelikle ilgili pozisyon profili üzerinden değerlendiriyoruz. Eğitimi, tecrübesi, yabancı dil bilgisi gibi pozisyon bazında farklılık gösteren kriterlerde özgeçmiş üzerinden yapılan değerlendirme sonrasında adaylarla yapacağımız yüz yüze mülakatlar, envanter uygulamaları ve referans kontrolü ile süreç devam ediyor. Mülakat ve envanter şirket kültürümüzü tanımlayan değerlerimize uyum açısından da çok önemli süreçler. Aramıza katılan tüm iş arkadaşlarımızın Lundbeck değerleri olan yaratıcı, sorumluluk sahibi ve azimli olması bizim için çok önemli.

16-) Bu güzel Röportaj ve değerli vaktini bize ayırdığı için Size ve Firmanıza çok teşekkür ediyoruz.

Biz teşekkür ederiz.

Röportaj Sorularını Hazırlayanlar

Yavuz Selim Kart – Cumhuriyet Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü
Ebru Çetinkaya – Abant İzzet Baysal Üniversitesi Kimya Bölümü
Aybike Kurtuldu – Kırklareli Üniversitesi Kimya Bölümü

İnovatif Kimya Dergisi Sayı-14‘de Sayfa 26‘da bu röportaj yayımlanmıştır.

1.356 Kez Okundu

İnovatif Kimya Dergisi

İnovatif Kimya Dergisi aylık olarak çıkan bir e-dergidir. Kimya ve Kimya Sektörü ile ilgili yazılar yazılmaktadır.

You may also like...

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com
Kopyalamak Yasaktır!