Araştırmacılar Çocukluk Döneminde Sosyal İzolasyondan Zarar Gören Özel Bir Beyin Devresi Keşfetti
Yalnızlık, ruh sağlığı için ciddi bir tehdit olarak kabul edilmektedir. Dünyamız dijital platformlar üzerinden giderek daha fazla bağlanırken, toplumumuzdaki gençler artan bir soyutlanma duygusu hissediyorlar. Pek çok ülkeyi sosyal mesafe kuralını uygulamaya ve okulları kapatmaya zorlayan COVID-19 salgını, sosyal izolasyon ve yalnızlığın ruh sağlığı sonuçlarını anlama ihtiyacını artırıyor. Araştırmalar, özellikle çocukluk dönemindeki sosyal izolasyonun, memeli türlerindeki yetişkin beyin fonksiyonuna ve davranışına zararlı olduğunu göstermiş olsa da, altta yatan sinirsel devre mekanizmaları tam olarak anlaşılamamıştır.
Mount Sinai’deki Icahn Tıp Fakültesi’nden bir araştırma ekibi, beynin sosyal davranışı düzenleyen önemli bir parçası olan prefrontal kortekste, yetişkinlikte normal sosyallik için gerekli olan belirli beyin hücreleri alt popülasyonlarını belirledi. Nature Neuroscience’ın 31 Ağustos sayısında yer alan çalışma bulguları, beynin ödül merkezinin çeşitli bileşenlerine sinyalleri aktaran beyin bölgesi olan paraventriküler talamusa yansıyan ‘medial prefrontal’ korteks nöronları olarak bilinen bu hücrelerin daha önce bilinmeyen rolüne ışık tuttu. Bulgu insanlarda kopyalanırsa, izolasyona bağlı psikiyatrik bozuklukların tedavisini sağlayabilir.
“Çocukluk döneminde özellikle sosyal izolasyona karşı savunmasız olan prefrontal korteksteki bu özel devreyi tanımlamanın yanı sıra, tespit ettiğimiz savunmasız devrenin sosyal davranış eksikliklerinin tedavisi için umut verici bir hedef olduğunu da gösterdik” diyor Mount Sinai’deki Icahn Tıp Fakültesi’nde Psikiyatri, Nörobilim ve Oftalmoloji Doçent, Friedman Beyin Enstitüsü ve Mindich Çocuk Sağlığı ve Gelişimi Enstitüsü öğretim üyesi ve makalenin kıdemli yazarı Dr. Hirofumi Morishita. “Yetişkinlikte talamik alana yansıyan spesifik prefrontal devrenin uyarılması ile, gençlik sosyal izolasyonunun neden olduğu sosyallik eksikliklerini kurtarmayı başardık.”
Ekip, özellikle erkek farelerde sütten kesilmenin hemen ardından iki haftalık sosyal izolasyonun, yetişkinlikte sosyal maruziyet sırasında paraventriküler talamusa yansıyan medial prefrontal korteks nöronlarının aktive edilmesinin başarısız olmasına yol açtığını buldu. Araştırmacılar, genç izolasyonun hem paraventriküler talamusa projekte olan prefrontal nöronların uyarılabilirliğini azalttığını hem de diğer ilgili nöronlardan gelen baskılayıcı girdiyi artırdığını bulmuş ve bu, genç sosyal izolasyonun neden olduğu sosyallik eksikliklerinin altında yatan bir devre mekanizması olduğunu düşündürmüştür. Prefrontal projeksiyonların aktivitesinin paraventriküler talamusa akut restorasyonunun, sosyal izolasyona uğramış yetişkin farelerde sosyallik eksikliklerini iyileştirmek için yeterli olup olmadığını belirlemek için ekip, prefrontal projeksiyonları paraventriküler talamusa seçici olarak uyarmak için optogenetik olarak bilinen bir teknik kullanmıştır. Araştırmacılar ayrıca çalışmalarında kemogenetik de kullanmışlardır. Optogenetik, araştırmacıların ışık darbeleriyle serbestçe hareket eden hayvanlarda belirli nöronları uyarmalarını sağlarken; kemogenetik, hücre popülasyonları üzerinde invazif olmayan(müdahalesiz) kimyasal kontrole izin vermektedir. Araştırmacılar, bu tekniklerin her ikisini de kullanarak, farelere ışık darbeleri veya ilaçlar verildiğinde bu farelerde sosyal etkileşimi hızla artırabilmişlerdir.
Morishita, “Uyarılmadan hemen önce sosyal davranış eksikliklerinin varlığını kontrol ettik ve uyarım devam ederken davranışı kontrol ettiğimizde, sosyal davranış eksikliklerinin tersine döndüğünü gözlemledik,” demiştir.
Sosyal davranış eksikliklerinin, otizm ve şizofreni gibi birçok nörogelişimsel ve psikiyatrik bozukluğun ortak bir boyutu olduğu göz önüne alındığında, bu spesifik prefrontal nöronların belirlenmesi, bir dizi psikiyatrik bozuklukta paylaşılan sosyal davranış eksikliklerinin iyileştirilmesi için terapötik hedeflere işaret edecektir. Bu çalışmada tanımlanan devreler potansiyel olarak transkraniyal manyetik stimülasyon ve/veya transkraniyal doğru akım stimülasyonu gibi teknikler kullanılarak modüle edilebilir.
Bu çalışma, Ulusal Sağlık Enstitüleri ve Ulusal Ruh Sağlığı Enstitüsü ve Simons Vakfı tarafından sağlanan hibelerle desteklenmiştir.
Kaynak : sciencedaily.com